AÇIKLAMA
Çokça kişinin bildiği hüznlü bir fıkra vardır: Adam, gittiği doktora derdini söyler ve çözüm ister; "Gülemiyorum doktor!" der. Doktor pratik bir çözüm önerir; "Bak, şu yan taraftaki sirk var ya, oradaki palyaçonun gösterisini seyret, bir şeyin kalmaz." Bunun üzerine adam; "O palyaço benim doktor!" der.
Derin sosyal ve ekonomik sorunlar yaşanan ülkelerde, o sorunlarla yüzleşen herkes, genelde fıkradaki doktora giden o palyaçodur aslında. Özelde ise karikatürcülerin bazılarını bizler, işi güldürmek olan ve onu en iyi yapan o sirkteki palyaço gibi biliriz. Öyle midir gerçekten? Değildir tabi!.. O kişilerin çözüm için doktora gittiğini bilmeyiz çoğumuz. Bizlere yansıyan yüzleriyle biliriz onları. Yaşamlarının arka planlarına bakabildiğimiz oranda, doktorlardan daha şanslı olarak tanıyacağız onları.
"Son İstasyon 5'ti" başlıklı beş bölümlük yazı dizisi, işte biraz böyle bir şey. Yaşandı ve yazıldı. Böylece bir bellek oluşturmuş olduk. Okuyunca, dikkatli okuyucuların kafasında bir çok soru belirecek. O soruları E-posta adresime iletirseniz, yanıtladığım bir bölümü de hazırlamış olurum sonrasında.
Tarihe birlikte tanıklık edelim!.. İyi okumalar..
GİRİŞ
Size anlatacaklarım, Ekim 2024'de 5 gün boyunca yaşadıklarımla ilgili aldığım notlardan oluşmaktadır.
Ankara'da kısa adıyla bilinen otogar AŞTİ'de geçen 5 gün ve geceme dair yaşadıklarım, duygularım ve düşüncelerim.
Sığdığınca küçük not kağıtlarına, kalanı hafızama kaydettim. Şimdiden uyarayım, aşırı derecede dramatik sahneler karşınıza çıkacak, hazırlıklı olun!. Gülümseten ve düşündüren diyaloglar da bulabileceksiniz. Kısacası, yaşadıklarımı sizlere hissettirerek, sizlerin de o anı yaşamanızı sağlamaya çalışacağım.
İntihar gibi bir şeydi..
Odak noktasında benim olduğum, yakın çevremle de bağlantılı yaşadığım bazı olumsuz ve biraz da tatsız gelişmeler sonrası; bu olayların etkisiyle, kişisel düşünce ve anlayışımdan da kaynaklanan seçtiğim bir yoldu bu. Ne kadar çözüme dönük olduğu tartışmaya açık olan "son"lardan birini seçmiş olmamdır beni bu 5 günü yaşamak zorunda bırakan. İntihar gibi bir şeydi.
İntiharları da ikiye ayırmak gerek; "fiziki intihar" ve "sosyal intihar".. Her ikisi de bir "son" barındırıyor kendi içinde. Fakat ikincisindeki "son" geçici. Sonrasında yaşam kaldığı yerden yeniden devam edebiliyor, bir şekilde. Birincisini seçen kişi, geride bıraktığı çevresi ve/veya ilintili olduğu kişilere karşı da canıyla ödeyeceği bir tepkiyle bunu yapar. Çünkü ona göre, geride kalanlara acı çektireceği, böylece intikam almış olacağını düşünür.
Farklı yaş dönemlerimde ben, ikincisini birçok kez uyguladım. Kendimce haklı olduğumu düşündüğüm o süreçlerde, en yakınlarıma yaşattığım merak, endişe, korku, hafif acı, belirsizlik duyguları ile onlardan intikamımı aldığımı varsaydım.
Fakat bu defa, 65'lik bir genç olarak uzun bir aradan sonra aynı davranışı yapmış olmak çok zorladı. Yaşamsal ve çevresel olumsuzlukların üstesinden gelinecek gibi de değildi gerçekten.
"SON İSTASYON 5'Tİ!" BAŞLIĞININ ÖZELLİĞİ..
Ana başlığı özellikle seçtim. "Ankaray", Ankara'da "Dikimevi-Kızılay-AŞTİ" arasında çalışan yeraltı raylı metrosu. Onun bir anonsundan yola çıkarak uyarladım bu başlığı. AŞTİ son istasyondu. Tren oraya yaklaştığında yapılan anons; "Son İstasyon AŞTİ" şeklindedir. İşte o 'son' istasyonda benim geçirdiğim 5 günle bağlantı kurarak "AŞTİ - 5'ti" kelime uyumunu yakalamamdı işin özü.
5 GÜNÜN YAŞANMASINA NEDEN OLAN GELİŞMELER...
Çeşitli nedenlerle bir süreliğine evsiz kalmıştım. Sorunu çözene kadar, yakınımın evinde kalmak durumundaydım. Gelişmeler umduğumuz gibi olmayınca, süreç uzadı. Uzadıkça belirsizlik, moral bozukluğu ve iç sıkıntısı da artıyordu. Sorunu büyüten ve çözümü zorlaştıran en önemli etkenlerden biri de ekonomik nedenlerdi. Bu durum içerisinde hiç hesapta olmayan sıkıcı bir 4 ay geçirmek durumunda kaldım.
Tam çözümü yakaladığımı düşündüğüm anda ortaya çıkan beklenmedik yan olumsuzluklar, yakın çevremle dozu düşük tartışmamıza neden oldu. Bir an için kendimi yalnız ve desteksiz hissettim. İşte o an, eskiden düşünmeden yaptığım gibi "Sosyal İntihar"a sarıldım.
Akşam üzeri o tartışmanın ardından arkama bakmadan, bulunduğum yerden gözyaşları içinde uzaklaştım. Kafamda beni üzecek bir dolu düşüncelerle..
Henüz çökmüş karanlığın ilerleyen saatlerinde nerede ne halde olacağımı bilmeden yürüdüm.. Şehir merkezinin uzağındaydım. İlk iş olarak merkeze gitmeliydim. Gidiş süresince geçecek zaman, biraz sakinleşmemi ve mantıklı düşünmemi sağlayabilirdi belki. Çünkü barınabileceğim iki evi de terk etmiş oldum. Sokakta kalmıştım diğer bir anlamıyla.
Yolda geçen 45 dakikalık sürede bir şey değişmedi. O duygu yoğunluğu ile geceyi geçirebileceğim yer olarak ilk otogar geldi aklıma. Yıllar öncesinden ve otostop dönemlerimden otogarlarda sabahlamak zorunda kaldığım yaşanmışlıklarım vardı. Onun deneyimiyle olsa gerek, en güvenli yer olarak düşündüm otogarı. Kızılay'a merkeze gelir gelmez hiç vakit kaybetmeden "Ankaray-metro" ile AŞTİ'ye doğru yola koyuldum.
1. BÖLÜM - OTOGARDA 1. GECE:
"Not Alacağım Kağıt Sınırlı. Çizim İçin Uygun Değil. "
Bu Sitede yayımlanan yazı ve görsellerin fikri sorumluluğu eser sahiplerine aittir
Bu içerik Kotbas Art Colors tarafından derlenmiştir.
Etiketler
Notlar