"HAMSİ-NAME" - Hamamizade İhsan Bey (4 Şubat 1885 - 11 Mayıs 1948)
HAMSÄ°NÄ°N ANATOMÄ°SÄ°
Başka balıklar gibi hamsinin de karnı üstünde hava dolu bir kese vardır. Buna kursak derler. Açılır ve büzülür. Hayvan, denizin dibine inmek isteyince bu kursağı büzer, suyun yüzeyine çıkmak isteyince de açar. Balık çeşitleri arasında hamsinin de akciğeri yoktur. Kulak denilebilen galsamesiyle nefes alır. Bunun için de ses çıkaramaz. Nefes alışı, suyu muntazaman olarak ağzıyla almak ve bu kulak yarıklarından çıkarmaktadır. Bu su, galsamenin saçakları arasından geçerek başının iki yanında olan kulak kesitlerinden dökülür. Bu suretle çıkan sudaki hava, galsame içinde olan, kalpten gelen kan damarını (ev'iye) etkiler ve esasen bir balık bu yüzden yaşar. Çünkü bir balık içinde 15-20 oranı hava bulunan suyu yutunca bu havayı teneffüs etmiş olur. Zaten balıkların kaynamış suda yaşamaması, onda hava bulunmadığındandır.
Hamsinin, canı sıcak, kırmızı kanı soğuktur:
"Kanı var hem canı var; mercan gibi çeşmanı var."O da diğer balıklar gibi başka hayvanların aksine pek az oksitlen yutar ve yine pek az karbon çıkarır. Bunun için vücudunun sıcaklığı, bulunduğu suyun sıcaklığından çok değildir.
Hamsinin görme kuvveti keskin olur. Koklama kuvveti-kendi güzel kokusu-nu alamayacak kadar zayıf; tatma kuvveti lezzetli çeşidinin yenmesinden haberdar olamayacak kadar eksiktir. Fakat duyma kuvveti pek ziyadedir. Bu suretle suyun en ince salıntılarını duyar.
Hamsinin vücudu, silindirik şekilde ve incedir. Sırt yeşil iken, ölünce mavi bir renk alır ve zaman geçip bayatlayınca bu maviliği siyaha yaklaşır, yanaklarıyla iki yanı ve altı gümüş gibi parlaktır.
Boyu 3-12cm.ye kadar olabilir. Evliya Çelebi'nin "Seyahatname"sinde, bir karıştan ziyade demesi mübalağalıdır, yahut o zamanın hamsisi büyük veya karışı küçük olmak zannı iledir!..
Dış organlarından gözleri kapaksız ve çok büyüktür. Vücudu ile simetrik olarak büyümediği anlaşılır. Bu hal, derin bir derin bir anlayışa yorunulsa gerektir. Ağzı da vücuduna nisbetle çok geniştir. Açıklığı , kulak sedidlerine kadar uzar. O kadar geniş ki, hakkında "ağzı kulaklarına vardı" meseli çarpılabilir; bilinmez ki bu hade fazla neşe ve sevinç veren bir yaratık olduğunu mu gösterir. Burun deliklerinde pek ince organlar vardır. Kulaklarının kesiti geniş ve alt çenesinin üstünden çok kısa olduğu görülür. Bu ancak gözlerinin hizasına kadar gelir. Her iki çenesinde pek küçük dişleri vardır.
Üçgen bir şekil alan yelesinde onbeş kadar yumuşak kılçık bulunur. Yan kanatları, kulak sedidlerinin yakınında ve biraz altında gibidir. Bunlarda da onbeş kadar kılçık olur. Alt veya karın kanatları, yan kanatlarından daha küçüktür. Vücudunun hemen ortasında, baş tarafına yakın yerde, karnının tam altındadır. Bunlarda yedişer kılçık bulunur. Kıç kanadı onyedi kılçıklı olarak öbürlerinin herbirinden uzundur. Uzun, kısa kanatları bu kadar çok olan bir yaratığın nasıl olup da kuş olmadığına hepimiz şaşsak yeridir.
Hamsinin vücudunu kapşayan pullar pek kolay ezilir. Bunlar çok ince ve parlaktır. Bir gümüş yaldız gibi elde izler bırakır;
"Kisve-i sîmîni üzre kevkeb-i rahşanı var
Pul pul olmuş bûse-i uşşakdân dâmanı var"
Güneşe karşı cilalı, hafif, yeşil ve al gibi eleğim sama renkler gösterir; bu cihetle hamsiye bir nevi Bukalemun denilse yeridir.
Hamsi çok zeki yahut çok hisli bir hayvandır; balıkçılar derler ki: "Büyük balıkların hücumuna uğrayınca bir savunma aleti gibi pullarını denize bırakır; bunların çokluğu ve parlaklığı karşısında düşmanının gözü kamaşır, hücum edemez olur, bu sırada kendisi de kaçar, fakat bıraktığı bu pulları sonra toplar, yutar."
İç organları: Beyin, kalp, karaciğer, kanat kişi, bağırsak, mide, böbrek, yumurtalık, belkemiği vs.dir. hasılı her şeyi olduğu için hakkında:
"Hamsiden alsın sakat gelsin, ne lazımsa kasab
Böbreği, bumbarı, şah mı, kuyruğu, dendanı var" denilmiştir.
Hamsinin başlıca üç türü vardır: Biri (İRİ) hamsidir, buna (çata kuyruk) da denilebilir. Şairin
"Gördünüz mü ey Trabzonlu
Bu günkü hamsiyi
Kim çatal kuyruk denir
Bir muhteşem ünvanı var."
Beytinde adı geçer, boyu 10cm. kadar olur, öbürü (TOMBUL hamsi)dir ki uzunluğu 6-8, üçüncüsü (İNCE hamsi)dir, bunun da boyu 3-5cm vardır. Hamsi hangi türden olursa olsun ilkbahar ortalarında çıkınca bazan yağsız ve eti acı, olur, buna Trabzon'da (Platika) derler ki çirozluk olmuş demektir.
Hamsinin küçüğüne (ÇAÇA) ismi verilmesi doğru değildir, çaça, renk ve cüssece hamsiye benzerse de hakikatta başka bir balıktır, eti lezzetsiz, acı vücudu geniş ve biraz yassıdır.
Hamsinin ömrü iki yıldan fazla sürmez, üzerinde bir takım parazitler türer, yahut bağırsağında kurtlar ürer ve ona hastalık gelir. Diğer balıklar gibi, hamsinin de, ölümü havasızlıktan değil, kulaklarının kuruması ve karnının sirkülasyondan kalmasıyladır.
Hamsi adeta sardalyanın biraz küçüğüdür, bir karış kadar büyük olmaz. Ömrü iki yıl sürmeyen bu mahluk, Kırım kıyılarında ve en ziyade Azak denizinde vakit geçirir. Orada yumurtlar, sonra da yemlenmek üzere engine açılırken yüzdürücü aletleri pek küçük olduğundan cereyanlara, dalgalara dayanamıyarak gelişi güzel hallere katlanır. Öyle ki bazan baştan başa deniz dalgaları bu biçare mahlukun vücudunda n hasıl olur. Kendini kaybederek kıyıya düşer. Ocak ayından Nisan'a kadar belli olan mevsimde gözleyen balıkçılar, zahmetsizce ağlarını atıp hamsi alaylarını ablukaya alırlar ve safra kabilinden kayıklarına doldurup kıyı ve pazara yanaşırlar, altı okka karşılığı tutulan (Batman) le halka satarlar.
Hiç inkar olunamaz ki genellikle kıyılar halkı balık yemeye istekli olduğundan bu taraflarca hamsiye rağbet, pek fazladır, gerek şehir ve gerek köylüler bütün yaz mevsimine ayrılan miktarı elde edip salamura halinde küplere yerleştirmeye zorunludur, hele fakirler için azalıp çoğalan bir nimet mevkiindedir. Zira altı okkası iki metreliktir. Köylüde bu akçe bulunmasa bile bir yük kömür ve kerestesiyle trampaya da razı olur.
Hasılı zengin ve fakir ihtiyacını giderdikten sonra bu balığın lezzeti birdenbire kesili verir. O zaman tütün ve sebze tarlalalrını gübrelemeye yarar, bir süre yüklerle taşınır, böylece bir-iki milyon okkaya yakın hamsi tarlalara dökülür.
Burun kaslarından hakkıyle bahsa doktorlar yetkilidir. genel olarak balık etlerinde fosfor, iyod ve biraz da azot bulunur. Fosfor maddeleri her halde vücuda faidelidir. kemiklerin gelişmesi ile beslenmesine yarar, lâkin ne miktar faideli veya zararlı oldupu ancak deneme sahiplerince bilinmektedir.
Bu husuta memleketin serveti açısından dilek şudur ki ve şükürler olsun bir tükenmez hazine ayarlarında bulunan hamsiden bizim de Avrupalılar gibi faydalanmaya çalışmamız gerekir; dört beş tanesi yaldızlı bir kutuya sıkıştırıldıktan sonra beheri yüz paradan beş kuruşa kadar satılan İtalya, İngiliz, Fransız sardalyalarının bu balıktan ne farkı vardır; liraz büyüklüğü ise bir şey değildir. İstenilen şey, büyüklüğünden ziyade teneke ile içindeki halis zeytin yağını vücuda getirmektir, bunu denemeye kalkışılsa hamsilerimizi kutu sardalyalarından daha nefis olmak üzere daha ucuz satıp çok kar edileceğine de hiç bir yönden şüphe edilemez.
Fransızca Büyük Ansiklopedi, hamsiye dair aşağıdaki satırları yazıyor:
(Hamsi=Anchois), (rengiyye) türündedir. Uzun vücudu az yapışık kuvvetli ve ince bağlarla (harşefeler)le süslü, sırtı yeşilimsi, karnının altı gümüşidir; başının üst kısmı biraz basıkçadır. Burnu çok çıkıntılı ve sivri olup üst çenesi altından daha çok ön tarafa ilerlemiştir. kuyruğu genişçe yarık olduğu gibi galsamenin (kulağının) yarığı çok geniştir. Kısa olan arka kanatları sırtının uzun kısımlarını kaplayacak derecededir; ortalama olarak on beş santimetre uzunluğundadır.
Adi hamsi, Fransa'nın her tarafında olduğu gibi özellikle Akdeniz'de çoktur ve bulunduğu yerlerde bol çıkan bir mahlktur. Avcılığı söylenmeye değer. Hamsi genellikle ateşle avlanır. Üç kayık akşamdan hareket ederek gece karardığı sırada av yerine varırlar ve hamsiyi celbetmek için parlak bir ateş yakarlar, av ağını taşıtan bu nevi kayıklardan biri karanlıkta ateşi izler ve hamsilerin toplandığı anda ağla orayı sarar; derhal ateşler söndürülür ve suya oldukça çok gürültü yapacak tarzda vurulur; hamsiler ağa atılarak içinde kalırlar. Hamsiden yağ içinde konserveler yapılır.
Laruss'a bakınca şu bilgilerin yazılı olduğu görülür:
"HAMSİ: (Anchois) (Angraulis Engrolis) türüne bağlı küçük bir balıktır. Akdeniz'de ve Atlas denizinde yaşar, yağ içinde ve salamura halinde konservesi yapılır, hamsi yağı; hamsi salatası halinde yemek masalarını süsler, hamsinin etleri yağda kızartılarak hamur haline getirilir, salça ve tuzlama olarak da kullanılır.
Hamsi "Rengiyye" sınıfındandır, 30 çeşit olarak dünyanın bütün denizlerine yayılmıştır. fakat her çeşidi, birçok bölgelerde bulunur; mesela: "Engraulis Spimifer" çeşidi Güyân'da; "Mitchelli" (miçelii) türü pon Çartron gölünde, kanatları dikenli olan cinsi bütün denizlerde vardır.
Hamsiler, birçok sürüler halinde yaşarlar ve kışın sonlarına doğru avlanırlar. Hamsi çerez kabilinden sayılır; midenin hazmını kolaylaştırmaya, iştahı fazlalaştırmaya yaryar; kaynatılmış yumurta ile "Marina" yapılarak kullanılır. Romenler, salamura haline getirilmiş ve ezilmiş hamsiden çok hoş bir salça çıkarırlar; buna sirke ve doğranmış maydanoz da ekleyerek Garum dedikleri bir tür yemek yaparlar. (Laruss, Cilt 1, Sayfa 288)
Hamsi hakkında "balık ve Balıkçılık" isimli eserinden faydalandığım ve içindekilerini bildiren ve şekillerini anlatan satırları bırakarak aşağıda bu bahsi bitiriyorum:
"Hamsi balıkları Kasım'dan 20 gün sonra Karadeniz'den aşağı akmaya başlayıp martın sonuna kadar devam eder.
Mart ve Nisan süresinde yumurtalarını Marmara'da atıp Mayıs'tan itibaren Karadeniz'e dönmeye başlar. Hamsi ve çaça balıklarının çok az bir kısmı dalyanlarda ve bazan igrip ile ve ekserisi manyat ve terlâkos ağlarıyla avlanır. Balık fazlaca olursa özel saçmalarla dahi tutulur ve bu alet ekseriya lzlar tarafından kullanılır. Sair ağ ve aletlerle avlanılamaz.
Şu kadar ki, Mayıs'tan Eylül sonuna kadar tutulan gümüş ve çamuka balıkları arasında bir miktar çaça meydana çıkar. Karadeniz'le boğazda, İzmit ve Mudanya körfezlerinde hamsinin avlanma mevsimi Aralık ayının başından Mart sonuna kadar olup bu süreden sonra oralarda manyat ve benzeri ağlara hamsi tubresi takıldığı zaman "Zabıta-i Saydiyye Nizamnamesi" hükümlerince avcıdan (bir çeyrek lira)ya kadar para cezası alınır.
Bu Sitede yayımlanan yazı ve görsellerin fikri sorumluluğu eser sahiplerine aittir
Bu içerik Kotbas Art Colors tarafından derlenmiştir.