Söz yazarı, şair, oyuncu ve edebiyat öğretmeni Aysel GÜREL yaşamının bir bölümünü Trabzon'da geçirdi. O yıllarda Aysel GÜREL'in rahat tavırları, giyim-kuşamı şehir için pek de alışık olmadığı bir durum. Ancak Aysel GÜREL, yaşam biçiminden taviz vermese de, bakışlardan rahatsız olmakta ve üzerinde yine de baskı hissetmekte.
O günlerde okuduğu bir kitap sayesinde bu problemi kendince halleder. Yazar Desiderius ERASMUS'un "Deliliğe Övgü" adlı kitabında okuduklarından yola çıkarak, istediği gibi kısacık etekler giyinmeye devam eder ve hiç bir baskıyı önemsemez, yani deliliğe vurur işi. Böylece zamanla şehir halkı bu durumu benimseyerek "O delidir, giyer.." derler.
Pazar Notları (23)..
Delilik Güzeldir!..
Çocukluk yıllarımda (1960'ların ortaları) sokakları daracık mahallemizde geçerdi çoğu zamanımız. Okul dışındaki bu kısıtlı oyun alanımızda, evimizin ortak alanı olan sokak üzerinde hemen hemen her evden birer çocuk olarak oluşturduğumuz arkadaş grubu ile sosyalleşmenin ilk evrelerini yaşardık. Kişiliğimizin oluşmaya başladığı bu taze yıllarda, farklı yapılardaki çocuklar olarak her birimizin diğerinden öğrendikleri kadar, benimsemedikleri de hayatımızda yer etmeye başlardı.
Ben, aileden gelen baskıcı yapının bende oluşturduğu çekingenliği, üzerimden atamadığım gibi, grup oyunlarındaki kırılganlıklarımın derin etkilerini fazlasıyla yaşardım. Böyle durumlarda kendimi dışlanmış hisseder, yalnız kalmamak ve gruptan kopmamak için çözümler arardım.
Sonra bir gün nasıl olduğunu anımsamadığım bir davranışla bütün arkadaşlarımın dikkatini çekmeyi başardığımı fark ettim. Yaptığım davranışım karşısında arkadaşlarımın da mutlu olduğunu keyif aldığını görünce, öylesine sevindim ki, her oyun zamanı mutlaka uyguladığım bir ritüel haline dönüştürdüm.
Arkadaşlarım ve benim için bu davranış farklı bir oyun niteliğindeydi artık. Çocuklar arasında rutin sokak oyunları günceldi ve yeni bir şey yoktu. Yaratıcılıktan uzaktı. Onlar elbette gülüyor ve eğleniyorlardı ancak, bunun bir oyun olduğunu da biliyorlardı. Çünkü rutin olan normal oyunları aynı zamanda birlikte oynamaya devam ediyorduk.
Yaptığım şey, oynadığımız oyunların tamamen dışında olan bir "delilik" davranışı sergilemekti. Yani ben o anda bir "deliyi" oynuyordum. Bildiklerimiz dışında hareket, mimik ve seslerden oluşan ritmik hareketler bütünü. Deli ya da akılsız değildim elbette. Ancak yaptığım atraksiyonlar çocukları ve ortamı şenlendiriyordu. Bu da beni mutlu ediyordu.
Olaya kendimi iyiden iyiye kaptırdığımda, verilen tepkinin dozu da zirveye çıkıyor, çocuk arkadaşlarımın kahkahaları sokakta yankılanıyordu.
Ne kadar sürdü bu durum bilmiyorum. Büyüdükçe ilgi alanlarımız, oyunlarımız da değişince, benim "deliliğim" de o çocukluk yıllarımda kalmış oldu o haliyle.
İlkokulda ilk sahneye çıkış..
Benim sokaktaki bu "delilik oyunu" ritüelim (ya da gösterim diyebiliriz) ilkokul 5. sınıfta ilk kez okul yıl sonu etkinliğinde bir tiyatro oyunu için sahneye çıkmamı sağladı. Benim için önemliydi ancak yine de kalabalık insanların karşısında rol yapmak heyecan vericiydi ve ben zaten çekingenliğimden yeterince sıyrılamamış biri olduğumdan, yüzüm hemen kızarırdı.
Sahnede de kızarmaması mümkün değildi. Neyse ki bu anlamda tam da bana göre rol verilmişti ve bu problemi aşmıştım. Neydi o rol.. Bir kömür satıcısını canlandırıyordum ve yüzüm kömür tozuyla kaplanmış olması gerekiyordu. Siyah boya makyajı ile bunu halletmişti öğretmenlerim. Ve ben sahnede siyah boya altında kızarsa da belli olmayacak yüzümün rahatlığıyla rolümü canlandırmıştım.
Amatör tiyatroda yabancı olmadığım rol..
1990'lı yıllarda da yerel bir tiyatroda (Trabzon Sanat Tiyatrosu- TST) bir kaç oyunda oyunculuk yanında; daha fazlasında da afiş, broşür, dekor tasarımları yaptım. Bu oyunlardan birinde, daha önce kaleme aldığım anılarımda da sözünü ettiğim Oktay ARAYICI'nın "Nafile Dünya" adlı oyununda emekli olmuş bir "Fahri Müfettiş" rolünü oynamıştım.
Çocukluktaki o "delilik" rolüm bu rolde işimi oldukça kolaylaştırmıştı. Onun rahatlığında oynamıştım. Çocuk yaşlarda küçük bir "delilik" rolü beni buralara kadar sürüklemişti işte.
Aysel GÜREL'in bulduğu çözüm..
Söz yazarı, şair, oyuncu ve edebiyat öğretmeni Aysel GÜREL yaşamının bir bölümünü Trabzon'da geçirdi. O yıllarda Aysel GÜREL'in rahat tavırları, giyim-kuşamı şehir için pek de alışık olmadığı bir durum. Ancak Aysel GÜREL, yaşam biçiminden taviz vermese de, bakışlardan rahatsız olmakta ve üzerinde yine de baskı hissetmekte.
O günlerde okuduğu bir kitap sayesinde bu problemi kendince halleder. Yazar Desiderius ERASMUS'un "Deliliğe Övgü" adlı kitabında okuduklarından yola çıkarak, istediği gibi kısacık etekler giyinmeye devam eder ve hiç bir baskıyı önemsemez, yani deliliğe vurur işi. Böylece zamanla şehir halkı bu durumu benimseyerek "O delidir, giyer.." derler.
Ben de, yaşamımın büyük bölümünü geçirdiğim Trabzon'da Aysel GÜREL ve kızları Müjde ile Mehtap AR'ın kaldığı evin karşısında denize bakan bir kafede (Ganita'da) GÜREL'in yaşadığı anıları hissetmeye çalıştım.
Delilik üzerine birkaç söz..
Delilik hakkında da çok söz edilmiştir. Bir kaçını derlemeye çalıştım. Bir düşünür deliliğin akılsızlık değil, aklın ağırlığı olduğunu söyler. En çok bilinen deyimiyle de, "deli ile dahi arasında ince bir çizgi vardır" denilir.
- "Delilik gençliğin dostu, akıllılık yaşlılığın süsüdür." (Aleksis KIVI)
- "Delilik ırsidir; çocuklardan geçer." (Sam LEVENSON)
- "Deliliğin kırk çeşidi vardır, sağduyunun bir.. (Peru Sözü)
- "Deli olmak akıl ister." ("Son Çare hastanesi" Tiyatro Oyunu Sloganı)
Senarist ve Yazar Ayşe ŞASA "Delilik Ülkesinden Notlar" adlı kitabında şöyle der;
"Akıllılar dünyasının bir kıyısında, sisli bir dağ başında çöreklenmiş, dünyayı kendimce anlamlandırmaya çalışan bir deliyim. Akıllılardan çok farklı olduğumun bilincini her an taşıyarak, onları gözetliyorum."
"Delilik" her yerde..
"Delilik" toplumsal yapılardaki aksayan, arızalı yönlerine, baskılarına, cehaletine, düzensizliğine yaşam zorluğuna karşı geliştirilen, oluşturulan bir aklı başında savunma mekanizması olduğunu düşünüyorum. Öyle olmasa, aklı başında bir insanın aklını yitirmemesi kaçınılmaz olur.
Her kentte var olduğunu düşündüğüm güzel "deliler" yaşadı geçti bu dünyamızdan: Ve hala yaşamakta olanlar var. Bu konu benim ilgi alanım olduğundan, şehirlerin delileri hakkında topladığım bazı notlarım var. Bazılarıyla olan diyaloglarım ve yaşanmışlıklarım da anlatmaya değer. Zamanla bu sayfalarda yer vereceğimi belirteyim. Hem akıllı hem eğlenceli o insanların hayatımıza nasıl renk kattığına tanık olacağız.
Son söz olarak diyorum ki; deli saçmalamaz.. onun işi, akıl işidir. Ancak aptal olan saçmalar. O nedenle "deli saçması" sözü yerine "aptal saçması" demeyi daha doğru buluyorum.
"Delilik" güzeldir!.. 💖
Etiketler
2022
Aysel Gürel
Deliliğe Övgü
Delilik
Erasmus
Eylül
Ganita
MehtapAr
Pazar
PazarNotları
Tiyatro
Trabzon
TST