Pazar Notları.. "Nafile Dünya" Oyununda Rolünü Aşırı İçselleştiren Hasan


Oyun; görevine sorumluluk ve dürüstlükle bağlı olan Başkomiser Ramazan'ın bozuk sisteme karşı nafile mücadelesini konu edinir. Kahraman olmaya çalıştığı için yenik düşen, benimsediği ilkelerin tümüyle çatışan düzenin gerçeklerini kavrayamadığı için de neden yenik düştüğünü bir türlü anlayamayan gülünç bir adam!

Oyunun diğer rollerdeki oyuncuları da anlatıma önemli katkılar sunuyor. Bu oyunda benim rol kişiliğim; "Fahri Emniyet Müfettişi"ydi. Onun da özelliği, tıpkı Başkomiser Ramazan gibi aşırı görev titizliği ile hareket ediyor olmasıydı. Askeri çözümlere sonuna dek inanan, adeta bir paranoyak gibi sokakta bulduğu herkesi karakola sürükleyen biri. 

"Nafile Dünya" Broşür Ön Kapağı - Mayıs 1995
Trabzon Sanat Tiyatrosu
(Tasarım/Çizim: Muammer KOTBAŞ)

Türk Tiyatrosu'nun toplumcu gerçekçi çizgideki yazarlarından biri olan Oktay ARAYICI'nın (1936-1985) üçüncü oyun denemesi olan ve 1969 yılında yazmış olduğu "Seferi Ramazan Bey'in Nafile Dünyası" adlı oyunu, seyirlik komedya geleneğimizin çağdaş bir halkasını oluşturan ve ilk epik öğeler içeren bir örnek olma özelliğini taşıyor.

Bir dönemin Türkiye'sinden yansımaları da içeren bu oyunu, 1995 yılında Trabzon Sanat Tiyatrosu olarak "Nafile Dünya" adı ile sahnelemiştik. Trabzon Devlet Tiyatrosu da 2000-2001 sezonunda sahnelemişti.

İlk kez 1971'de Ankara Sanat Tiyatrosu'nda sahneye konulmuştu. Sıkıyönetimce yasaklanan oyun, 1974- 1975 yılları arasında İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda, Başar SABUNCU yönetiminde yeniden sahnelenmiştir.


Başkomiser Ramazan'ın kahramanlık hayali..

Oyun; görevine sorumluluk ve dürüstlükle bağlı olan baş kahramanımız Başkomiser Ramazan'ın bozuk sisteme karşı nafile mücadelesini konu edinir. Yaptığı işi fazlasıyla ciddiye alan, doğrularını kanunlar üzerine taşıyan ve tüm bunlardan asla taviz vermeyen bir kişiliktir. 
"Kahraman" olmaya çalıştığı için yenik düşen, benimsediği ilkelerin tümüyle çatışan, düzenin gerçeklerini kavrayamadığı için de neden yenik düştüğünü bir türlü anlayamayan gülünç bir adam! 


Oyunun diğer rollerdeki oyuncuları da anlatıma önemli katkılar sunuyor. Bu oyunda benim rolüm; "Fahri Emniyet Müfettişi" kişiliğini canlandırmaktı. Onun da özelliği, tıpkı Başkomiser Ramazan gibi aşırı görev titizliği ile hareket ediyor olmasıydı. Askeri çözümlere sonuna dek inanan, adeta bir paranoyak gibi sokakta bulduğu herkesi karakola sürükleyen biri. 

"Nafle Dünya" oyunu - 1995
(Trabzon Sanat Tiyatrosu)
"Fahri Emniyet Müfettişi" olarak yakaladığım bir sarhoşu
karakola götüreceğim..

Sınır karakolunda kaçakçılarla mücadele görevi..

Doğrularından taviz vermeyen Ramazan Bey, görev yerlerinden sürgün edilir. En sonunda görev yeri bir sınır karakolundadır. Olayların büyük bir bölümü buradan gelişir. Yoksulluğun da etkisiyle sınırda kaçakçılık yaparak ticaret yapanlar vardır. Kahramanımız bu konuyu da dert edinir ve kaçaklarla, kaçakçılıkla mücadelesini sürdürür. 

Özetle, oyunun konusu - kurgusu - bu şekildedir. Etkilendiğim bir tiyatro oyunudur. Çılgın bir kişilik olan "Fahri Emniyet Müfettişi"ni de severek oynamıştım. 


"Bekçi" rolündeki Hasan'ın bilinçaltı..

Oyundaki rol arkadaşlarımdan birinden söz edeceğim sizlere. Adı Hasan. Boyu kısadan az uzun, hafif kilolu, biraz göbekli, pantolonu bol ve neredeyse düşecek gibi.. Ceketi de aynı şekilde, Kendisi, içinde emanet duruyor gibidir. Oyundaki rolü "Bekçi".. Rol gereği bu "Bekçi" de kahramanımız "Komiser Ramazan" gibi görev insanı Hatta daha da ileri, görevine aşırı ciddiye alıyor. 

Ancak Hasan oyunun oyun olduğunu, "Bekçi"nin rol kişilik olduğunu unutup, kendini akışa kaptıran, hikayenin içine monte olan biri. Böylesi aşırı adaptasyon oyun akışını bozar. İstenmeyen ve beklenmedik olumsuz sonuçlar doğurabilir. Sinemada tekrar çekimlerle sahne-detay sorunları aşılır fakat tiyatro sahnesinde riskleri ortadan kaldırmaya dönük küçük, basit ve pratik çözüm teknikleri vardır. 

"Nafile Dünya" - Trabzon Sanat Tiyatrosu, 21 Mayıs 1995
Sağdaki madalyonlu fötr şapkalı çılgın Müfettiş rolündeyim. Yerde ise, bir duvar dibine işediği
için sürükleyerek karakola getirdiğim bir sarhoş..

"Atatürk'ün kıyafet devriminden haberiniz yok mu?"..

Oyuncular olarak hiçbirimizin tiyatro eğitimi yoktu. Bu nedenle amatör bir tiyatro olarak sanata katkı koymaktaydık. Yapabileceğimizin en iyisini yaparak çıkıp oynamak önemliydi. Bunu da başarıyorduk. Aramıza yeni katılmış olan Hasan, ezberini yapmakla her şeyi hallettiğini düşünmüş olacak ki, diğer bir çok teatral ayrıntıyı gözden kaçırıyordu. Dikkat etmiyordu.

Oyunu sahnelediğimiz bir akşam, rolüne fazla konsantre olmuştu. Akış gereği; "Bekçi", sınırda kaçakçılık yapan 3 kişiyi yakalayıp karakola götürecek ve Komiserin karşısında onlara sert davranarak, görevini iyi yaptığını ispatlamaya çalışacaktı. Hasan bunları bir farkla yaptı. Rol gereği kaçakçılara düzgün durmaları konusunda uyarılar yaparken tokat atması gerekiyordu. Bir de; giyimleri konusunda "Atatürk'ün kıyafet devriminden haberiniz yok mu?" diyerek bir köylünün şalvarını kızgınlıkla aşağı çekme hamlesi yapması, köylünün de şalvarını tutup indirilmesine izin vermemesi gerekiyordu.


Öyle bir tokat ki..

Hasan olayı yaşar gibi öylesine tokat atmıştı ki çocuklara, neredeyse üçü birden Hasan'ı sahnede tekme tokat döveceklerdi. Moralleri çöktü. Daha sonra hesabını soracak şekilde bakıyorlardı Hasan'a. Normal hayatta kendini ezik hisseden Hasan, bu sayede belki de bilinçaltı etkisiyle egosunu tatmin ediyordu. Bu duygu durumu da yüzüne yansıyordu. 

"Nafile Dünya" Oyunu - 1995
Arkada ayakta "Fahri Emniyet Müfettişi" rolümle sarhoşu Komiser'e
teslim etmenin gururu ile...

Çocuklar daha tokadın acısını yaşayamadan (!) Hasan köylünün şalvarını öyle bir sert çekti ki, çocuğun tutma engelleme şansı olmadı. İç donuyla kaldı bir anda seyircinin karşısında. Beklemediği bir şeydi. Kısa süren şaşkınlık sonrası hemen toparlanıp yukarı topladı şalvarını. Artık Hasan'ın ve kendilerinin tiyatro hayatlarını bitirmeye ramak kalmıştı. Neyse ki başka olumsuzluk yaşanmadan oyunu bitirmiştik. 

Tokadı yiyen üç arkadaşımız oyun sonrası Yönetmene şikayet ettiler Hasan'ı. Diğer seanslarda yavaş vurması ve şalvarı sert çeker gibi yapıp, köylünün de tutarak izin vermemesi ayrıntılarını yinelediler ve Hasan'ın dikkatini çektiler. Aksi halde oyunu bırakacaklarını da açıkladılar.


Şalvara sıkı önlem..

Bir kaç gün sonraki bir seansta her iki sahnede yapılması gerekenleri dikkate alarak uygulamıştı Hasan. Ancak; daha önce şalvar & iç donu travması yaşayan arkadaşımız Hasan'a güvenmemiş olacak ki, işi sağlam tutarak her ihtimale karşı şalvarını beline iple sıkı sıkıya bağlamıştı. Düşmesine imkan yoktu.

Aynı oyunu bir başka gün yine sahnelemekteyiz. Oyun sürerken, o anda rolü olmayan oyuncular sahne arkasında bulunur ve sahneyi oradan takip eder, sırası gelen hemen çıkıp oynardı. Oyun sürüyor ve ben sahne arkasındayım. Akışı takip ediyorum. Sırası gelen arkadaşı yönlendiriyorum. Böylece birbirimize destek oluyoruz, sahnede aksama yaşanmaması anlamında. 

"Nafile Dünya" oyunu karakter çizimleri.
(Çizgiler: Muammer KOTBAŞ)


Hasan nerede?..

Sahne sırası Hasan'a gelmek üzereydi. Bir kaç dakika sonrası için hazır olması gerekiyordu. Çevreme baktım, görünürde yok. Sahne arkası oldukça da karanlık. Sadece o an oyundaki sahneye yansıyan spot ışıklarının sızıntıları var. Loş bir ortam. Daha dikkatli araştırdım çevremi. Hasan kayıptı. Bulunamazsa, gelmezse oyun aksayacak. Panikledim. Hemen sahne arkasından kulis tarafına çıktım, yine kimse yok. Salonun üst katına depoya çıkan uzun bir basamak var. Çıkıp orayı bakmam gerekiyor. Bir orası var gidebileceği. Çünkü binayı terk edeceğini düşünmüyorum. Son hızla çıktım yukarı baktım Hasan orada. Fakat hiç tahmin edemeyeceğim görüntüyle karşılaştım. Sanki oyunla hiç ilgisi yokmuş gibi namaza durmuştu...


Bu görevini sık yerine getiren biri olmamasına rağmen, nasıl o an düşünmüşse, oyunu, rolünü tamamen unutup, haber de vermeden yapmıştı bunu. Ben o telaşla "Hasan, neredesin? Oyun sıran geliyor çabuk!" diye uyardım. İbadetini belki bitirmişti belki yarım bıraktı, bilmiyorum ama çabuk şekilde sahnesine yetiştirdim kendisini.

İşte bir tiyatro oyunu ve ilginç anıları.. Oktay ARAYICI günümüzde yaşasaydı, bir zamanlar kaçakçılık yapılan sınırlarımızda şimdi neler yaşandığına dair neler yazardı kim bilir!..
  

Bu içerik Kotbas Art Colors tarafından üretilmiştir.
Daha yeni Daha eski