2000 yılında, iki perdelik "Bürokratlar" oyununu sahneliyoruz. Oyun, Erhan BENER'in önce anı kitabı olarak yayımladığı ve sonradan oyunlaştırdığı müzikli güldürü türündeki bir oyun.
Mayıs ayında Trabzon'un Maçka ilçesinde turneye gittik. Oyun saat 20:00'da.. Biz erkenden gidip önce sahneyi tanıyıp, ardından dekorumuzu yerleştirdik. Kulis ve diğer gereksinimlerimiz için salon görevlisi bizimle yakından ilgilendi. Güzel bir dostluk oluşturduk.
Oyun başlama saati yaklaştıkça, seyirciler de bir yandan salonu doldurmaya başlamıştı. Biz hazırlıklarımızı tamamlayıp, kostüm ve makyajlarımızı yaptık. Sıramız geldikçe sahneye çıkacağız. Oyun gereği, benim dışımdaki tüm oyuncular sahne arkasından çıkıp oynuyorlar. Sadece benim, seyircinin olduğu salondan sahneye çıkmam gerekiyor.
Bugün Dünya Tiyatro Günü..
Başta Tiyatro sanatı olmak üzere sanatın büyüsüyle etkilenmiş olan herkesin bu günü kutlu olsun!..
'Günün anlamına uygun bir yazı olmalı' diye düşünerek, 22 yıl öncesinden başlayalım..Fark ettiğiniz gibi bu bir anı. Bir tiyatro anısı elbette.
Trabzon'da karikatürle içiçe iken bir yandan da birkaç yıldır tiyatro sanatının içindeyim. 'Amatör', 'Yerel' olarak anılsa da, görev yaptığımız tiyatro olan 'Trabzon Sanat Tiyatrosu' (TST), o yıllarda Kültür Bakanlığı'ndan destek alabilen ender tiyatrolardan biriydi. Amatör ruhla her şeyi profesyonel düzeyde yapmaya çalışıyorduk. Sahne tasarımları, afişler, broşürler, basınla ilişkiler vb.. Bu da gurur vericiydi.
Oyuncuların tamamı benim gibi amatördü. İşinde gücünde çalışan insanlardı hepsi. Kalan zamanlarımızı, haftalarca süren provalarla geçirirdik. Yine de yılda mutlaka 1 oyun, bazen de iki oyun koyulurdu sahneye.. Tiyatroların izlediği oyun trafiği bizde de vardı. Oyunu çoğunlukla Trabzon'da belirli günlerde sahnelesek te, zaman zaman illere ve ilçelere de turnelere gidiyorduk. Burada anımsatmak isterim; ben ayrıldıktan sonraki yıllarda TST sürekli yenilenen oyuncuları ve yeni oyunlarıyla tiyatro yapmayı sürdürdüler hatta yurtdışı turneler yaptılar.
Gelelim benim macerama..
Afiş- "Bürokratlar" (2000) (Kuzenimle ortak tasarım) |
Mayıs ayında Trabzon'un Maçka ilçesinde turneye gittik. Oyun saat 20:00'da.. Biz erkenden gidip önce sahneyi tanıyıp, ardından dekorumuzu yerleştirdik. Kulis ve diğer gereksinimlerimiz için salon görevlisi bizimle yakından ilgilendi. Güzel bir dostluk oluşturduk.
Oyun başlama saati yaklaştıkça, seyirciler de bir yandan salonu doldurmaya başlamıştı. Biz hazırlıklarımızı tamamlayıp, kostüm ve makyajlarımızı yaptık. Sıramız geldikçe sahneye çıkacağız. Oyun gereği, benim dışımdaki tüm oyuncular sahne arkasından çıkıp oynuyorlar. Sadece benim, seyircinin olduğu salondan sahneye çıkmam gerekiyor.
Rolüm gereği; öğle yemeğine çıkmış ancak içkiyi biraz fazla kaçırarak öğle sonrası mesaisine sallanarak dönen bir 'Genel Müdür'üm.. Sahneye çıkmam için salonun fiziki yapısına göre, salon dışında bekleyip, rol sıram geldiğinde seyircilerin giriş kapısını kullanmam gerekiyordu. Oyun başlamak üzereyken, kulisten bina dışına çıkıp, seyirci giriş kapısına yaklaştım. Işıklar söndü, müzik eşliğinde oyun başladı.
İlk 10 dakika sahnede sekreterim ve daireye gelen birilerinin kısa diyalogları, telefon konuşmaları vs. var. Ben dışarda kapı camından sahneyi görebiliyorum. Yani oyun u oradan takip edebiliyorum ve uygun anda girmeye hazırlanıyorum. Oyun öncesi hazırlıklarda bize yardımcı olan görevli de işerde hemen kapının önünde sırtı bana dönük oyunu izliyor.
O ana kadar her şey yolunda gitmiş. Oyuna yoğunlaşmışım, rolüme girmişim, moralim gayet iyi. Şimdi sırada çıkıp en iyi şekilde rolümün hakkını vermek var. Ve işte sahne sırası bana geldi.. Zamanlamayı yaptım ve kapıyı açmak için hamlemi yaptım.. O da ne?.. Kapı kilitli.. Telaşlandım haliyle.. İşte bunu tahmin edememiştik. Oyun esnasında dışarıdan giren çıkan olmasın diye görevli kapıyı kilitlemiş oyunu seyrediyor. Oyun öncesi O'nu bu konuda bilgilendirmediğimiz için hata bizimdi.
Eee.. şimdi ne olacaktı?.. Oyun, sahne, seyirci merakla bir sonraki sahneyi yani beni bekliyor.. ve tabi kapı görevlisi de.. Herkes sahneye odaklanmış.. Sahnedeki oyuncu bir gecikme olduğunu sezdi ve rolünü uzatarak zaman kazanmaya çalışıyor, fark ediyorum. Ancak kapıyı açtırma mücadelemi de sürdürüyorum bir yandan. Fazla gürültü yapıp seyircinin dikkatini, konsantrasyonunu da dağıtmamam ve oyunun büyüsünü bozmamam gerekiyor. Zaten görevliye önceden bilgi vermeyi unutarak bir amatörlük yaptık, ikincisini yapmamalıyım.
("Bürokratlar" - 2000) "Genel Müdür" rolünde (Oyun öncesi hazırlık) |
"Hadi, defol git!" ..
Benim fazla gürültü yapmadan kapıyı zorlamam üzerine sırtı dönük, elleri arkada görevli başını sol omuzunun üzerinden hafifçe yarım çevirip bana baktı ve "Ne var?!" anlamında işaret yaptı. O'nun bu kayıtsızlığı karşısında ben daha da heyecanla; kapıyı açmasını, içeri girmem ve sahneye çıkmam gerektiğini işaret ettim. Aynı sert tavırla "Hadi, defol git!" diye eliyle tepki gösterdi. Tekrar döndü önüne oyunu seyretmeye (!). O an seyredeceği kişi bendim ve O beni içeri almıyordu.
Kapıyı açıp bana sorsa ne istediğimi, sorunu çözeceğiz. Fakat işaretlerle iletişim kuruyoruz. Gürültü yapmamaya halâ özen gösteriyordum. Olamazdı.. Oyun tepetaklak gidecek yoksa. Yönetmen de haberdar değildi bu durumdan. Tahmin edememişti haliyle ve O da "Muammer neden gecikti, niye çıkmıyor sahneye?" diye bekliyordu.
O an bütün bunlar aklımdan hızlıca geçse de, kafamda sadece o kapıyı açtırmak vardı. Sahnedeki oyuncunun kurtarma çabaları yetersiz kalmaya başlıyor. Oyun resmen durmuş durumda..
Nihayet kapıyı açtı..
Israrcı ve baskıcı tutumumu sürdürünce bu kez kapıyı açtı. "Ne var?" dedi.. Ben hışımla içeri girerken, kısık sesle de sahneye geç kaldığımı belirttim.. Görevli durumu anlamış, arkamdan "Nereden bileyim!" diyebilmişti.. Ben sahneye doğru rolüme yol alırken O da şaşkın bakışlarla arkamdan bakıyordu.
Kapıda yaşadıklarım bir kaç dakikacıktı fakat öyle bir durumda her saniyenin çok büyük önemi vardı. Sonunda sahneye çıkıp oynadım ve başka bir arıza olmadan oyunu bitirdik.
Oyun sonrası..
Oyun öncesi beni tanıyan ve sohbet ettiğimiz görevliye; oyun sonrası üzerimizi değiştirdikten sonra kapıyı neden açmadığını sordum. "O sen miydin yaa?" dedi şaşkınlıkla. Ve tanıyamadığı için özür diledi.
Çok haklıydı!.. Çünkü dostlar, o oyunda ben rolüm gereği takım elbiseli, kravatlı bir Genel Müdür'düm ve dediğim gibi öğle arasında yemeğe gidip alkolün dozunu biraz kaçırmış ve daireye sarhoş olarak dönen biriydim. Bu duyguyu verebilmek için öylesine inandırıcı bir orta yaşlı Müdür ve sarhoş görünümü oluşturan makyaj yapmıştık ki, görevlinin tanıması mümkün değildi.
Gelelim beni içeri almamasının asıl nedenine..
Makyaj nedeniyle tanıyamamıştı evet .. Asıl beni kovma nedeni; düzgün bir takım elbiseli olarak değil, saçlar dağınık, kravat gevşetilmiş, gömleğin yarısı pantolonda çıkmış sarkıyor vs.. Tam bir sarhoş yani. Görevli sarhoş zannederek kovmuştu, bir rahatsızlık vermesin diye.. Kapıyı açıp benim sahneye hamle yapmamla her şey anlaşılmış oldu..
Sanatla kalın!..