insanın kendini tanıması önemlidir. Bu duygu; kişinin iradesinin devre dışı kalmasını gerektirecek durumlarda, kontrolü ele alarak davranışlar üzerinde etkili olmasını sağlayabilir. En azından ben, kendimle barışık biri olarak böyle düşünüyor ve olaylar karşısında böyle davranabiliyorum.
"Son İstasyon '5'ti..." adlı yaşadıklarımı yazmaya çalıştığım beş günün notlarını 5 bölüm olarak okuyucuyla paylaştım.
Belirtmeliyim ki, yazmak her zaman iyidir. Bana da hep iyi gelmiştir. Bu denenle, yazdığım fakat arşivimde bekleyen çokça yazılı not, yaşanmışlık, duygular, anı türünde yazılarım var.
Bu yazıların farklı açılardan değerlendirildiğinde eksikleri-fazlalıkları olabilir. O işin edebi, profesyonel yanı. Benim, yazmaktan sözünü ettiğim şey, kişisel bakış açımla bir bir bellek oluşturarak, yeni bakış açıları yaratmak. İşin edebi ve diğer profesyonel dokunuşları sonradan gerek duyulduğunda devreye girecek mekanizmadır.
AŞTİ yazısını da bu anlamda değerlendirmek gerek. Özeleştirimi yapmam gerekirse şunları söyleyebilirim. Kişilik olarak duygusal, romantik biriyim. Bu yanım, yaşadığım olayların ağırlığına göre sık sık ön planda olabiliyor ve karşılaştığım durumları dramatize edebiliyorum. Bunun farkındayım. Yeri geldiğinde müdahale ederek ipin ucu yoz bir arabesk havaya bürünmesin diye kendimi toparlayabiliyorum.
"Son İstasyon '5'ti..." notlarımdan yola çıkarak yazıyı yayına hazırlarken, yukarıda sözünü ettiğim unsurlara dikkat ettiğimde gördüm ki, dramatize etmeye dönük yerler var. Bu yüzden, dışarıdan bir gözle bakıldığında biraz abartılı görülebilir. O bölümlerin birer ayrıntı olduğunu düşünerek, asıl odaklanılması gereken ana konunun, genel anlamıyla ne yaşanıldığıdır.
AŞTİ otogar - Ankara (Foto: Muammer KOTBAŞ) |
İşte böyle sancılı geçen 5 gece..
Rahatsızlığı daha da arttırıyor süreklilik arz etmesi. Bu kadarını yaşarken de insan bir an düşünüyor, her daim bu sürekliliğin içinde olanlar nasıl bir hayat yaşıyorlar? Aramızdaki tek farkın, onlar seçeneksiz ve seçerek değil, zorunluluktan o sürekliliğin içinde yitip gidiyorlar. Sanatçılara, çizerlere baktığımızda da, pek çok dramatik kişi öyküleri çıkar karşımıza. Karikatürcü Zeki BEYNER bunlardan biridir. Günümüzden de verebileceğimiz isimler var elbet.
Bir de şu "Barınma Evi" konusu vardı.. Uyku, dinlenmek, yemek yemek gibi temel gereksinimler açısından çözüm sunan. İnsanın olmazsa olmazı olarak 'hayır' diyemeyeceği bu konuda karar almakta çok zorlandım. Ve fark ettim ki, o sürece giden yolları daha tüketmemişim. Yaşam savaşımı içinde kalarak yerimi belirlemek en doğrusuydu.
Beş günlük kayboluşum da yakınlarım nerede olduğumu ya da yaşayıp yaşamadığımı öğrenemediler. Telefon engellerini kaldırdıktan sonra aradıklarında, 'çalıyor, yanıt vermiyor' duygusu omları biraz rahatlatmış ve umutlandırmış olabilir. Otogardan döndükten sonra bu 5 günde nerde olduğuma dair açıklamamı da yaptım.
Bu süreçte karikatürcü dostum Fahri EYİCAN samimi yaklaşımıyla, karikatürcülerin yeri geldiğinde nasıl aileden biri gibi olabileceğinin de örneğini verdi. Üstelik içinde bulunduğu durum onu zorlasa da, kısa sürelerde çok büyük moral desteği oldu.
İlk çizim, otogar sonrası ilk günümden. Saatlerce uyumuş
olmanın doğal fiziki sonuçları..
İkinci çizim, otogar sonrası 2. gün bünye daha normalleşmiş, kişisel bakımlar
yapılmış, cepte umut, yarınlara bakılmış!..
Heybemde daha çok yaşanmışlık var.. Bundan sonrası için de yazmayı, biriktirmeyi sürdüreceğim. Kim bilir sizin ne kadar yaşanmışlıklarınız var!.. Kalıplaşmış o deyimle bitireyim: "Herkesin bir hikâyesi vardır!". Ve yazmak güzeldir!..
NOT:
Uygun bir zamanda bu 5 günü anımsamak, duyumsamak, yad etmek ve o anı yeniden yaşamak üzere bu kez istekli olarak bir gün AŞTİ'ye gidip orada 1 gece geçireceğim..
Bu Sitede yayımlanan yazı ve görsellerin fikri sorumluluğu eser sahiplerine aittir
Bu içerik Kotbas Art Colors tarafından derlenmiştir.
Etiketler
Değerlendirme