Pazar Notları (34).. Oy Hakkımı Hiç Kullanmadım.. Yine Kullanmayacağım

Nihayet o iki yıl da dolmuştu. 23 yaşımdaydım. Yeni hazırlanan 1982 Anayasası, 7 Kasım 1982'de referandum yapılarak halk oylamasına sunuldu. İşte o gün beyaz renkteki "Evet" oyu  ile mavi renkteki "Hayır" oyları sandıkta kullanıldı. Katılımın yüzde 91.3 olduğu 



1961 Anayasa'sında oy kullanma yaşı 21'di. 18 yaşıma ulaştığımda üç (3) yıl daha beklemem gerekecekti ilk oyumu kullanmam için. Beklemek öyle pek de kolay değildi. 

Çünkü ülke genelindeki sağ-sol çatışma ortamının doğurduğu anarşi(zm) atmosferi, yaşamanın biraz da şansa kaldığının göstergesiydi.

Nihayet o iki yıl da dolmuştu. 23 yaşımdaydım. Yeni hazırlanan 1982 Anayasası, 7 Kasım 1982'de referandum yapılarak halk oylamasına sunuldu. İşte o gün beyaz renkteki "Evet" oyu  ile mavi renkteki "Hayır" oyları sandıkta kullanıldı.

(Karikatür: Muammer KOTBAŞ - 2017)

 Pazar Notları (34).
Oy Hakkımı Hiç Kullanmadım.. 
Yine Kullanmayacağım

Haftaya bugün (14 Mayıs) ülkemizde, tarihinin en önemli seçimlerinden biri gerçekleştirilecek. Eş zamanlı yapılacak iki seçim var. "2023 Türkiye Cumhurbaşkanlığı Seçimleri" ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28. döneminin 600 yeni üyesinin belirleneceği "2023 Türkiye Genel Seçimleri"..


Aslında bu seçimlerin, normal tarihi olan 18 Haziran 2023'te yapılması gerekiyordu. Fakat yaklaşık 1 ay erkene çekildi ve 14 Mayıs 2023 Pazar günü yapılmasına karar verildi. Bu noktada bazı oturmamışlıklar üzerine değindiğim "Aldığım 1 Kilo Dana Etinin Seçimlerle Ne İlgisi var?" başlıklı yazımda, tutarsızlıklara dikkat çektiğim bölümü okumanızı öneririm. Aynı konuya burada değinmeyeceğim.

Aslında bir defa oy kullanmıştım.. Amma nasıl?.. 

Evet, bugüne kadar "hiç oy kullanmadım!" dedim. Aslında bir defa kullandım. Ama nasıl.. 

1961 Anayasa'sında oy kullanma yaşı 21'di. 18 yaşıma ulaştığımda üç (3) yıl daha beklemem gerekecekti ilk oyumu kullanmam için. Beklemek öyle pek de kolay değildi. Çünkü 1970'li yılların özellikle sonlarında ülke genelindeki sağ-sol çatışma ortamının doğurduğu anarşi(zm) atmosferi, yaşamanın biraz da şansa kaldığının göstergesiydi.


Kardeşin kardeşi öldürebilme noktasına vardırıldığı olaylar arasında sizin taraf olup olmamanız önem taşımıyordu. Bir kaza kurşunu kadar yakındı ölüm. Öyle bir dönemdi. 

Gerçi sonradan anlaşıldı ki, bu bir iç savaş değil, binlerce cana mal olan "yapay bir kavganın büyütülmesi"ymiş. Bunu güçlendiren en önemli olasılık ise, 11 Eylül 1980 günü Kenan EVREN komutasındaki askeri müdahalenin yapılmasıyla, o günden itibaren kimsenin kimseyi öldürmemesiydi. Bir gün önce öldüresiye 'düşman' olanlar o günden itibaren kavgayı, öldürmeyi, saldırmayı neden ve nasıl terk ettiler? Herkesin başına bir asker de dikilmediğine göre!.. Bu kilit soru çok şey anlatıyordu aslında.


Neyse, şansım iyi gidince 21 olabilmiştim 1980'de. Ancak ortalıkta demokrasi olmadığı için seçim filan da yoktu. Bu kez 2 yıl daha beklemem gerekecekti. Neyse ki bu bekleyiş, diğerine göre oldukça dingin ve demokrasiye geçiş sürecinin yaşandığı bir dönemdi. 

1982.. İlk oy kullanma hakkım..

Nihayet o iki yıl da dolmuştu. 23 yaşımdaydım. Yeni hazırlanan 1982 Anayasası, 7 Kasım 1982'de referandum yapılarak halk oylamasına sunuldu. İşte o gün beyaz renkteki "Evet" oyu  ile mavi renkteki "Hayır" oyları sandıkta kullanıldı. Katılımın yüzde 91.3 olduğu oylamada yüzde 91.37 ile beyaz "Evet" oylarıyla yeni Anayasa kabul edilmişti. Zaten başka bir sonucun çıkması mantığa tersti.

(Çizgi: Behiç AK)

"Mavi" kelimesini kullanmanın bile sakıncalı olduğu bir ortamda, seçmen olup da oy kullanmaya gitmemek ne demekti!.. O gün o koşullarda gittim sandığa oyumu kullandım.. Oyumun rengini merak edenler için söyleyeyim: "Beyaz"dı..

Pişmanlığım halâ diri..

41 yıl sonra bugün halâ, hem sandığa gittiğim hem de "Beyaz" oy kullandığım için pişmanlık duyuyorum. Çünkü o yaşta henüz hem bilinç seviyem yeterince gelişmemişti hem de oy verme zorunluluğu bu sonucu doğurdu. "Mavi" de kullanmış olsaydım, aynı durum söz konusu olacaktı. Yani oyun "Evet" ya da "Hayır" olması değil, sağlıklı karar alıp alamayışım, demokratik seçim olup olmadığı ile ilgiliydi.


1982 yılından bugüne kadar geçen 41 yılda dinmeyen pişmanlığım sonucunda hiç bir seçimde (Genel, Yerel, Cumhurbaşkanlığı ve referandumlar dahil..) sandığa gidip oy kullanmadım. Bir süre sonra zaten bilinçlenmeye de başlayınca; bir türlü oturmayan ülke demokrasisi benim hep canımı sıkmıştır. Özgülükler, bilim, sanat, çağdaş gelişme benim yolumun aydınlık araçları olmasına rağmen, karanlıkların yolumuzu çok sık tıkadığına tanık oldum. Oy vermekle, iktidar değişmesiyle değişmiyordu eksiklikler. Daha sistematik ve köklü değişimler olması gerekiyor.

(Karikatür: Muammer KOTB AŞ - 2016)

Bana itici geliyor..

Bana itici gelen diğer ayrıntılardan bazılarını da şöyle sıralayabilirim.. 
- Oturmamış bir demokraside partiler de o oranda gelişmişlik gösterdiğinden, bana hitap eden bir parti henüz bulunmuyor. 
- Partilerde demokratik ciddiyet göremiyorum. Ayrıca hiç inandırıcı da değiller.
- Kullandıkları dil çok barbarca, basit, tehditkar ve ilkel. Çağdışı yani..
- Görünüşte birbirleriyle kavga eden partiler, arka planda aynı noktalarda birleşebiliyorlar.
- Halkı, futbol takımı tutması gibi parti tutmaya yönlendiriyorlar. Oysa partiler farklı programları olan ülke yönetiminde görev almak isteyen oluşumlardır. Halk yurdunun çıkarları için her dönem bu partilerden seçim yaparak göreve getirir, görevden alır.. Hepsi bu!.. 


Tıpkı PICASSO'nun "Guernica" tablosu gibi..

Bir dönem kendi karikatürüne gülüp geçen ve sergilere giden..  TV'lerde karşılıklı konuşup fikir tartışması yapabilen siyasiler vardı en azından. Oysa günümüzde geleceğimiz olan genç insanların görebildiği tek bir fotoğraf var.. Ve içinde birbirine akraba birçok olumsuz ayrıntıyı barındıran bir fotoğraf. 

Tıpkı Paplo PICASSO'nun "Guernica Tablosu" gibi.. İçinde kavga, dışlanma, azarlama, yüzsüzlük, hırsızlık, yalan, ötekileştirme, özel yaşama müdahale.. Bir takım değerleri çıkarı uğruna kullanma, yasa tanımama.. Özgürlüklere müdahale, geçim sorunu, ekonomik çalkantılar, gösteri hakkına müdahale, eşitsizlik vd.. benzer daha birçok şey var.

Bu ayrıntılar bir yurt ve orada yaşayan yurttaşları için fazlasıyla yorucu. Böyle bir ortamda özgür beyinler yetişemez. Sanat, bilim yapılamaz.. Yapılamaz derken kastettiğim şudur. En üst düzeyde,  en sansürsüz ve en özgürce!.. 


Bu seçimde de "oy kulllanmama" hakkımı kullanacağım.. 

Bu seçimlerde de oyumu kullanmayacağım. Kullanmayışımın en önemli bir nedeni de, halkın farklı parti sempatizanı olmalarının karşılığında birbirlerine "düşman" gözüyle bakmalarıdır.
Bir de, yasalara aykırı birçok şey ortadan kaldırılmamışken benim gidip yasal hakkımı kullanmam demek, suyu kirli göle bir bardak süt dökmem demek. 💖


Daha yeni Daha eski