Görsel olan her platformda karşımıza birçok fotoğraf çıktığını görürüz. Çok sıradan veya öylesine çekilmiş ya da estetik kaygı olmaksızın çekilip yayımlanan fotoğrafları hariç tutarsak, sözünü edeceğimiz fotoğraflar üzerine çok şey söylenebilir.
Fotoğrafın bir sanat olup olmadığı tartışma konusu olmayı sürdürse de, estetik kaygılarla sabitlenmiş her bir fotoğraf karesi birer sanat eseri adayıdır. Zamanın dondurulduğu fakat kendi içinde anı yaşamakla kalmayıp dünü ve yarını da barındıran her fotoğraf kendi öyküsünü de beraber yaşatır.
Görsel olan her platformda karşımıza birçok fotoğraf çıktığını görürüz. Çok sıradan veya öylesine çekilmiş ya da estetik kaygı olmaksızın çekilip yayımlanan fotoğrafları hariç tutarsak, sözünü edeceğimiz fotoğraflar üzerine çok şey söylenebilir.
Fotoğrafın bir sanat olup olmadığı tartışma konusu olmayı sürdürse de, estetik kaygılarla sabitlenmiş her bir fotoğraf karesi birer sanat eseri adayıdır. Zamanın dondurulduğu fakat kendi içinde anı yaşamakla kalmayıp dünü ve yarını da barındıran her fotoğraf kendi öyküsünü de beraber yaşatır.
Bu nedenle "Fotoğrafı okumak" diye entelektüel bir özellik vardır. Fotoğrafın kendi içinde barındırdığı ve kavramamızı bekleyen anlam ve kavram.. Bu yönüyle fotoğrafa bakıldığında, kişinin kültürel birikiminin boyutuna göre algılayacağı öznel geri dönüş de yadsınamaz boyutta olacaktır..
Umarız fotoğraftaki gibi hayata geçirilir bu güzellik..
Türkiye'nin en bilinen caddelerinden biri olan İstiklal Caddesi'nin geçmişi 19.yüzyılın sonlarına dayanmakta. Cadde, 1.400 metre uzunluğu ile bu vasfını halen korumaktadır. Ancak üstteki fotoğraftan çok farklı bir görüntüde. 2005 yılından başlayan "daha rahat yürüme alanı oluşturulması" (!) çalışmaları sonrasında bütün bu güzelliğini yitirmiş durumdadır.
Sadece kırmızı beyaz rengiyle Tramvay kalmıştır günümüze. Taşları ve ağaçlarının güzelliği de geçmişin bu fotoğraf karesinde halâ nefes aldığını hissettiriyor bize. Caddenin tekrar eski haline dönmesi için düzenlenen imza kampanyaları var. Umarız fotoğraftaki gibi hayata geçirilir bu güzellik.
Bu düşünce sayesinde dünya yaşanabilir oluyor..
Üstteki fotoğrafın hangi ülkeden olduğu çok önemli değil. Tüneller sayesinde ekonomik ve insani sirkülasyon sağlanırken, doğaya zarar vermekten mümkün olduğunca kaçınılmış. İçselleştirilmesi gereken, doğaya zarar vermeden ondan nasıl yararlanmak gerektiğidir.
Bitki örtüsü ve hayvan türlerinin etkilenmesinin pratik bir mühendislik manevrasıyla nasıl minimuma indirildiğini göstermesi açısından değerli bir fotoğraf karesi. Bu olumlu düşünce sayesinde dünya yaşanabilir olurluğunu sürdürebilmektedir. Bir kaç ülkede de benzer uygulamalar var. Arama motorlarında "Bridges for animals around the world" diye arattığınızda diğer örneklerini de görmüş olursunuz.
----
Duvarlarla çevrili yarı özgür ağaçlar..
Bu fotoğrafı da ben çektim Ekim 201'de..Bu tür örneklere ülkemizin değişik şehirlerinde rastlamıştım. Doğa ve çevrecilik anlamında fena sayılmayan bir uygulama. Yine de beton duvarlara hapsedilmesini doğru değil. Kendi özgürlüğünde yol almalı yaşama.. Ağaçları bu şekilde sınırlamak çevrecilik anlamında geçerli bir misyon olamaz. Böylesi görüntüler için tek tesellimiz, yok olmaktan kurtarılmış bir ağaçtır sadece. 💖
Bu içerik Kotbas Art Colors tarafından üretilmiştir.