Bir Karikatürün Gücü ve "Dezenformasyonla Mücadele" Yasası

1989'da İstanbul'da çalıştığım Gırgır ve Fırt mizah dergilerinden ayrılıp Trabzon'a dönüşüm sonrasında, gelen teklif üzerine orada kaldım ve İstanbul'a dönmedim. Gelen teklif, bir mizah degisi çıkarmaktı. 1990 yılının sonuna kadar hazırlıkları tamamlayıp, Aralık 1990'da bir tanıtım
 

1989'da İstanbul'da çalıştığım Gırgır ve Fırt mizah dergilerinden ayrılıp Trabzon'a dönüşüm sonrasında, gelen teklif üzerine orada kaldım ve İstanbul'a dönmedim. Gelen teklif, bir mizah dergisi çıkarılmasıyla ilgiliydi. 1990 yılının sonuna kadar hazırlıkları tamamlayıp, Aralık 1990'da bir tanıtım sayısı yayımladık ve ücretsiz dağıtımını yaptık.

Ocak 1991'de de ilk sayıyı yayımladık. Çizerlere açık olan sayfalarımız aynı zamanda gazeteci dostlara ve konuk yazarlara da mizahi/genel konularda sayfa ayırıyordu. İçeriğimizin genel ağırlığı yerel özelliği taşıyor olmasıydı ancak derginin Trabzon dışında da aboneline ulaşması, onu yerel olmakla sınırlamıyordu. Şunu söylemek istiyorum; İstanbul'da Karikatürcü Erdoğan BAŞOL'a da ulaştırıyorduk dergiyi. 

Hamsi Mizah Dergisi - Trabzon
Ocak 1992, Yıl:2 Sayı:13

Bir Karikatürün Gücü ve "Dezenformasyonla Mücadele" Yasası

1989'da İstanbul'da çalıştığım Gırgır ve Fırt mizah dergilerinden ayrılıp Trabzon'a dönüşüm sonrasında, gelen teklif üzerine orada kaldım ve İstanbul'a dönmedim. Gelen teklif, bir mizah dergisi çıkarılmasıyla ilgiliydi.. 1990 yılının sonuna kadar hazırlıkları tamamlayıp, Aralık 1990'da bir tanıtım sayısı yayımladık ve ücretsiz dağıtımını yaptık.


Ocak 1991'de de ilk sayıyı yayımladık. Çizerlere açık olan sayfalarımız aynı zamanda gazeteci dostlara ve konuk yazarlara da mizahi/genel konularda sayfa ayırıyordu. İçeriğimizin genel ağırlığı yerel özelliği taşıyor olmasıydı ancak derginin Trabzon dışında da aboneline ulaşması, onu yerel olmakla sınırlamıyordu. Şunu söylemek istiyorum; İstanbul'da Karikatürcü Erdoğan BAŞOL'a da ulaştırıyorduk dergiyi. 

O'nun  dergi hakkındaki bir yorumu bizi fazlasıyla memnun etmişti. Derginin yerel olmasına rağmen genel yapıda bir dergi gibi okunabiliyor ve bağımlılık yapıyor olmasından söz ederek çok beğenerek takip ettiğini belirtmişti.

Derginin içinde mizahi yazı, çizgi/karikatür ve fotomontaj içerikler yanında yerel konu ve sorunlara değinen içerikler ön plandaydı. Yerel konularda can aılıcı vurguları özellikle dergi kapağında yapmaya çalışıyorduk. Bunun nedeni; şehrin var oolan problemlerini gündeme taşırken kamuoyu oluşturarak görülebilirlik sağlamak.

Yerel gazeteler bunu yapmakta yeterince etkin olmuyorlardı. Biz bağımsız olduğumuz için yerel sorunlarımızın gündeme gelmesi ve çözülmesi yönünde daha cesaretle yayın yapıyorduk.


O yıllarda Karadeniz sahil şeridi; Sinop - Sarp Sınır Kapısı arasında yapılacak yol için denizin doldurulmaya başlandığı yıllardı. Karadeniz Sahil Yolu için ilk ihale 1987 yılında, trafiğin en yoğun olduğu Çarşıbaşı-Trabzon-Araklı kesimi için yapılmıştı. 

Trabzon Belediyesi de; henüz çöp arıtma merkezi olmadığından, şehrin çöplerini şehrin sahiline dökmeye başlamıştı. Hergün denize dökülen çöpler aşırı kokuya neden olarak rüzgarla birlikte şehre yayılıyor ve rahatsız ediyordu. Zaman zaman biriken metan gazı nedeniyle de küçük küçük yanmalar meydana geliyordu. Belediye ise biriken çüplerin üzerini toprak zemin oluşturarak kapatıyor böylece yeni kara parçası oluşuyordu deniz baskılanarak.
Hamsi Mizah dergisinin Ocak 1992 sayısında bu konuya değindik. Çizdiğim kapak karikatürü ile konuyu tepki olarak kamuoyunun gündemine taşımaya çalıştık. Kapakta, dönemin Belediye Başkanı Atay AKTUĞ da vardı. Bu, konuyu daha da vurucu hale getiriyordu.


Dergimizin her sayısı Trabzon Belediyesi'ne de gönderiliyordu. Haliyle sahilin-denizin çöp dökülerek doldurulmasına değinen kapak karikatürünün dikkat çekmemesi olası değildi.

Başkan Atay AKTUĞ, bu kapağı gördüğünde ilk yaptığı iş, bizim dergi muhabirleri de dahil olamak üzere, Trabzon'daki bütün basın kuruluşlarını arayarak ertesi gün çöplerin döküldüğü yer olan Moloz'da konu ile ilgili bir basın toplantısı düzenleyeceğini bildirerek bu toplantıya davet etti.

Ertesi gün, belirtilen yer ve saatte basın mensuplarını karşılayan Başkan Atay AKTUĞ, çizilen kapak karikatüründen hareketle çöp konusunda basını bilgilendirmek amaçlı açıklamalarda bulundu. Bu çalışmanın şimdilik geçici olarak böyle olduğunu, kısa bir süre sonra ilin kırsal yerinde şehirden uzak yapılmakta olan çöp toplama-arıtma merkezinin yapımın sürdüğü bilgisini verdi. 

Böylece var olan çözülmesi gereken bir sorun gündeme getirilerek, hem karikatür muhalif görevini yerine getirmiş oldu hem de konunun/sorunun karşı tarafı buradan ders çıkararak, demokrasinin olmazsa olmazı 'halka hesap verme' görevini yerine getirmiş oldu.

Günümüzde Türkiye'nin önemli katı atık transfer/değerlendirme ve bertaraf tesisleri çöp sorununu ortadan kaldırmış olarak hizmetini sürdürüyor. Benim üzücü bulduğum ise, yüzyılların oluşumu olan doğal kıyıların, kolaycılığa kaçılarak deniz dolgusuyla yok edilip yol geçirilmiş olmasıdır.


"Dezenformasyonla Mücadele" Sansür yasası mı?

Birkaç gündür Meclis'de "Dezenformasyonla Mücadele" yasa teklifi görüşülüyor. Geçen yasama yılında büyük tartışmalara neden olan ve ertelenen yasa teklifinin 28 maddesi kabul edildi. En kritik madde olan 29. madde için protestolar yaşanınca, görüşmeler ertelenmişti ancak bugünkü görüşmelerde kabul edildi.

29'uncu maddeye göre "Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse” 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak.

Kamuoyunda bu yeni yasanın tam anlamıyla sansür yasası olacağı söyleniyor. Hukukçu, gazeteci ve siyasilere göre yeni düzenleme ile haber alma özgürlüğü daha da kısıtlanacağı gibi gazeteciler üzerinde baskıların da artacağına dikkat çekiliyor.


Bazı gazeteci meslek sendikaları bunun 'sansür yasası' olduğunu, 29'uncu maddedeki unsurların keyfi uygulamalara yol açabileceğine vurgu yapıyor.

Kamuoyunda endişelere yol açan bu yasanın, iktidar tarafından keyfi olarak kullanılması gerçekleşirse, karikatür sanatının da muhalif olma, eleştiri yapma, yergide bulunma özelliklerinin oluşturduğu "sanatsal saldırı" işlevi de yok edilmiş olacak. Böyle bir ortamın oluşması gelişmiş insanlığı ve sanatın doğasına aykırıdır. 

Hamsi örneğindeki kapak karikatürümün, karşılıklı olumlu etkileşimi sağlamasıyla o kentin halkı, şehri, ilgili kurumu ve demokrasinin nasıl güçlendiği ve birbirini denetleyebilen önemli bir mekanizma oluşturduğunu görmüş olduk. Oysa yeni 'sansür yasası' durumunda yaşanabilecek keyfilik, bütün o kazanımları yok edeceği gibi, geleceğe dair olumlu gelişmelere de darbe vuracağı kesindir.  



Bu içerik Kotbas Art Colors tarafından üretilmiştir.
Daha yeni Daha eski