Davulun Sesi Ticari

(İllüstrasyon: Muammer KOTBAŞ, 2000)


Sosyal yaşamın 1980 kırılması sonrası ülkenin normale dönmesi zaman aldı. Çok partili Parlamenter sistemin yeniden işlemeye başlaması 1985'i ve sonrasını buldu. 1990'lara doğru dünyada yeni ilerlemeler ve gelişmeler Türkiye'de de görülüyordu. 

Artan-azalan oranlarda kendini gösteren ekonomi ile mücadelemiz; gittikçe yoğunlaşacak biçimde gündemimize yerleşmişti.  

(Pazar Notları - 12. Bölüm)

Muammer KOTBAŞ
Ramazan başlangıcı nedeniyle geçen haftaki yazımı, 'ramazanda davul çalma' üzerine yazmıştım. 1980 öncesi yıllarda, sahurda nasıl davul çalma fikrimizin ortaya çıktığından söz ettim. Davulu çalma stilimize, mahalle sakinlerine ve onların bize saygınlığına ve bu ritüeli nasıl sonlandırdığımıza değinmiştim. Söz konusu o yazıya buradan ulaşabilirsiniz.

Yazının sonunda sözü 'Davul çalma ritüelinin 1980'den günümüze olan bölümü'ne değinmek üzere noktalamıştım. Böylece bu haftaki yazının içeriğini duyurmuş oldum.

Sosyal yaşamın 1980 kırılması sonrası ülkenin normale dönmesi zaman aldı. Çok partili Parlamenter sistemin yeniden işlemeye başlaması 1985'i ve sonrasını buldu. 1990'lara doğru dünyada yeni ilerlemeler ve gelişmeler Türkiye'de de görülüyordu. 
Artan-azalan oranlarda kendini gösteren ekonomi ile mücadelemiz; gittikçe yoğunlaşacak biçimde gündemimize yerleşmişti. 

Derken 1990'lı ve 2000'li yılların bugüne kadar olanında siyasi, politik, ekonomik ve sosyal o kadar çok şey yaşandı ki.. Tüm bu gelişmeler, insanımızın da ona göre şekillenmesini getirdi. Ama en çok da ekonomi yörüngesinde yaşandı şekillenmeler. 


Konumuzun özüne dönersek..

Sahurda davul çalınması ritüeli de, ekonomik kaygıların eşlik ettiği bu geleneği kendince biçimlendirerek çıkardı karşımıza. Burada derinine inmiyorum. Ancak  yüzeysel incelediğimizde dahi görüleceği üzere, farklı alanlardaki gelişmeler, olumsuz anlamda da toplumda iz bıraktı. Yozlaşma, kültürel eksikli bırakılma, kente göçün sürmesi vb. bilinçsel boşluk, neredeyse her alanda yeni açılımlar getirdi. Ramazanın sahur gecelerinde davul çalınması geleneği de bu gelişmelerde yerini almış oldu.

"Eller" (12.09.2019)
(İllüstrasyon: Muammer KOTBAŞ)

Vurmalı çalgı davul..

(...) "Eski vurmalı çalgılarından biri davuldur. Davul, Türklerin eski dinleri olan Şamanlık'ta dinsel törenler sırasında çalınırdı. Şaman din adamları kötü ruhları davul çalarak kovarlardı. Türkler Müslüman olduktan sonra davul eski işlevini yitirdi. Tuğ ve sancakla birlikte devletin egemenlik simgesi oldu.

Türklerde davul Osmanlı döneminde hem mehterhane adı verilen bandoda, hem de halk müziğinde kullanıldı. Askeri müzikte kullanılan davullar büyük çaplı ve tek yüzü deri kaplıyd biraz daha küçüğü atın iki yanına bağlanarak da çalınırdı." (...) (Kaynak: Vikipedi


Genelde gelenek ne hale geldi..

Büyük kentler ile Anadolu kentlerinde sahur davulu ufak tefek farklılıklarla çalınmaya devam ediliyor. Nüfus yoğunluğu az olan yerleşimlerde davulcular yürüyerek, bazı yerlerde de yayan ve mani söyleyerek dolaşıyorlar. Belki arada bir yöresel kostüm giyen de çıkabiliyor aralarında. Bu yönüyle bazen haber bültenlerine konu oluyorlar.

Fakat büyük şehirlerde bu iş, keskinleşen farklı bir boyut kazanmış durumda. Artık her yıl 1 ay boyunca davul çalmak, 1 aylık geçici iş-işçilik olarak görülüyor. Davul çalmayı, ticari öncelik olarak değerlendiren bazı kişiler, bir anlamda lobi oluşturarak işlerini garantiye almaya çalışmaktadırlar.

Artık herkesin davulun sesiyle uyandırılmaya gereksinimi olmadığı dijital çağda, geleneksellikten uzaklaştırılmış olarak, ara sokaklarda aşırı yüksek desibelde davula vurulması; otomobil alarmlarından, hasta, yaşlı ve bebeklerin ürkmesine kadar birçok olumsuzluğu da beraberinde getiriyor.


Her yıl ramazan ayında benim tanık olduğum davulcu tipi, nedense yukarıdaki örnekteki çoğunlukta olmuştur. Bu kişiler, 'gürültüyle' doğrudan etkilenenlerin düşüncelerini önemsemeden, niteliksiz görevlerini sürdürerek, o bir aylık süreçte üç (3) defa (onar günlük periyodla) para toplamak için kapı kapı dolaşıp, bina dairelerinin zillerini tek tek çalarak geleneği haraca bağlama yoluna gidiyorlardı.

Davulun çalındığı gecenin o saatlerinde ben hep uyumamış olurum. Çünkü benim çalışma saatlerimdir. Para toplayıcının ısrarla kapıda gözükmesi sinirlerimi gerdiğinden, bir kaç kez tepki göstererek kapıyı yüzüne kapatmıştım. Sonraki yıllarda değiştirdim bu tavrımı. Artık onların davul sesi ve zil ısrarlarına karşın gayet sakince uzaklaşıp gitmelerini bekliyorum.
Son bir kaç yıldır, büyükşehirlerde davulcular daha çok yer dolaşmak için araç üzerinde davulculuk yapıyorlar. Bunun tek iyi yanı, çabuk geçip gittiklerinden 'gürültü' oranı azalıyor. 

Davulcu ve iş ortağı akrabalarının bastırıp dağıttığı, bina girişlerine astıkları,
uyarı amaçlı el ilanı. (Nisan 2022)

daha da günümüze gelirsek, artık belediyeler bu konuda izinlerle, kurslarla davulcuları disipline ediyor. Bence niteliğin artırılması açısından bu da yeterli değil.. Üstelik yine de korsan diyebileceğimiz kaçamaklar yaşanmakta. Bu kez de izinli davulcular kendi önlemlerini almak zorunda kalarak; uyarı ilanları, broşürleri bastırıp dağıtıyorlar.

Kültürün, geleneğin özünden uzaklaştıkça ritüel farklı bir boyuta evriliyor. Aslından uzaklaşılıyor. Geçmişte toplumların içtenliğinin yarattığı kültürel yapı, kuşaktan kuşağa aktarılırken bozulmadığı sürece değerlidir, saygınlık görür.
Kültürlerin saygın kalması umuduyla, 
Esenlikler!.. 


Bu içerik Kotbas Art Colors tarafından üretilmiştir.
Daha yeni Daha eski