Anlatacaklarımdan bazıları, benim birebir tanık olduğum, yaşadığım olaylardır.. Bazıları da yakın akraba ve dost çevremden derlediklerimden oluşuyor. Anlatılardaki yaşanmışlıkların en önemli özelliği, günlük konuşma ve diyalogları olması,
Cumartesi Fıkraları - 3
Yaşanmış fıkra gibi olayları "Cumartesi Fıkraları" başlığı altında size anlatmaya devam ediyorum.
Bu dizi bünyesindeki olayların bir çoğu Trabzon'da 1990'lı yıllarda ve 2000'li yılların ilk 10 yılında yaşanmıştır.
Anlatacaklarımdan bazıları, benim doğrudan tanık olduğum, yaşadığım olaylardır.. Bazıları da yakın akraba ve dost çevremden derlediklerimden oluşuyor.
Anlatılardaki yaşanmışlıkların en önemli özelliği, günlük konuşma dili ve diyalogları olması, zorlama olmaması ve doğal olmasıdır. Dolayısıyla ortaya esprili fıkra gibi anekdotlar çıkmaktadır.
Ancak bu noktadaki etken olan faktör şu ki, diyalogların yaşandığı anın, sıradan günlük konuşma anları olması ötesinde, aşağıda sıraladığım gibi, sevimli-sempatik birer fıkra tadında olduğunun ayrımına varabilmektir. Buradaki derlemeler işte bu ayrımın farkında olarak ortaya çıkmıştır.
O halde hadi başlayalım hemen!..
0021- “BOŞ YOK”
Pazaryerinde çuval içinde ceviz satan genç, müşterinin güvensiz bakışı karşısında;
- "Bi tane bile boş yok Abiii!.."
Müşteriden etkili bir yanıt:
- "Nereden biliyisun? İçini mi gördun!.." (16.01.2005, Trabzon)
0022- “YETKİLİLER”
Trabzon’da bir fındık üreticisi, aralarında cevizin de olduğu ürününü toplayıp, çuvallara doldurarak depoya koymuş. Fakat kısa bir süre sonra birkaç çuval ceviz çalınmış. Hırsızlar yakalanamamış.. Üstelik böylesi bir durum 5. defa oluyormuş.
Bu duruma fazlasıyla sinirlenen mağdur üretici, yanındakilere serzenişte bulunduktan sonra;
- (…). "Görevliler geliyiler, yazıp-cızayiler, goyayiler yola!.. Bişe olduğu yok ki!.. "
(18.01.2005, Zigana TV, Trabzon)
0023- “BOŞU BOŞVER”
Bir gün Ganita çay bahçesinde, çayımı söylemişim, günün güzelliğini yaşamaktayım. Çay gelir ama soğuktur. Şekeri erimez. Bununla ilgili garson arkadaşlara yine de bir şey söylemedim. Ve şikayetçi olmadım.
Ancak; aklımdan da, fıkra olabilecek şöyle bir düşünce geçti;
“Çayın soğuk oluşuna fena halde sinirlenen adam, o kızgınlıkla bardağı tabağı fırlatıp atar.
Bir süre sonra garson gelir.. çay bardağını göremez ve adama;
- "Boşu alabilir miyim!.. Boş nerede?" diye sorar.
Adam halâ sinirlidir;
- "Boşu boş ver!.. Sen bana; bir çay bardağı, bir çay tabağı, bir çay kaşığı ve bir çayın fiyatını
söyle!.." der ve hesabı da ödeyerek bu ilgisizliği kendince protesto eder. (Trabzon, 1988)
0024- “DUZ Mİ YALADUN!"
Şehirlerarası yolcu otobüsü Trabzon terminalinden hareket etmek üzeredir. Henüz geri geri
manevra yapıp yola koyulacaktır ki, yolcunun biri su ister.
Muavin bu duruma sinirlense de, suyu getirir. Yolcuya verirken sinirini bastırarak alaycı bir şekilde sorar;
- "Duz mi yaladun!"
0025- “NEREYE”
Trabzon’da dar bir sokakta, baba-oğul kunduracı dükkanı işletmektedir. Bir gün baba bir yere gidecek gibidir ve dükkanın karşısında çömelmiş olarak durmaktadır. Bir süre sonra oğlu durumu anlamıştır ve sorar;
- "Neriye gidiyisin?"
Baba;
- "Eve gidiyrim."
Bunun üzerine oğlu;
- "Bi(r) işim var.. Biraz sonra gidersin!.." deyince, Baba;
- "Eliyrim daa!.." (ölüyorum)
0026- “AKILLİ GABAK”
Trabzon’un Soğuksu semtinde bir sitenin yöneticisi; site bahçesine, çiçek dışında herhangi bir
sebze ekilmemesi kararı alır ve kararı site sakinlerine bildirir.
sebze ekilmemesi kararı alır ve kararı site sakinlerine bildirir.
Bu karara rağmen kapıcı ailenin kadını gizlice kabak eker bahçeye. Zaman geçer, kabaklar boy gösterirler.
Kapıcı kadının kabakları suladığı bir gün, durumu pencereden seyreden site sakini bir başka kadın yukarıdan seslenir;
- "E, gız.. hani bahçeye bişe tikmek yasakti?.. Niye tikdun ha o gabaklari, heee?.."
- "Ben bişe tikmedum!.."
- "O zaman ha o gabaklar nedur?"
- "Onlar gendiluğunden çikayiler.."
- "Ha onlar ne gadar akılli gabakdur ki, bi metre arayla çikayiler!.."
0027- “TEHLİKE”
Trabzon’daki otellerin çoğunluğunun bulunduğu şehir merkezindeki bir mahalle. Rusya ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkelerinden, ticaret hatta fuhuş amaçlı gelenlerin konakladıkları otellerdir bunlar. Fuhuşun daha dikkat çekici konumda olmasından dolayı, o ülke kadınlarına ‘Nataşa’ diye hitap edilmektedir.
Bir gün bu otellerin bulunduğu sokakta bir adam arkadaşına rastlar;
- "Ula, A(h)meeet!.. Ula , sen ne arayisin ha bur(a)da?.. Ha buralar tehlikelidur haa!.."
Sokakta o kadınlardan biriyle tanışmayı düşünen Ahmet, anında cevabı verir;
- "Olsun!.. Ben tehlikeyi severum, daa!.." (Trabzon, 2000)
0028- “NE AKÇAABAT’I!..”
Trabzon - Akçaabat arasında çalışan bir minibüs, tek yolcusuyla akşam üzeri, sağ şeritten yavaşça gitmekte ve yolcu aramaktadır. Fakat görünürde hiç yolcu yoktur.
Şehrin çıkışı sayılan yere gelindiğinde, bu şekilde boş gitmek istemeyen şoför, geri dönüş yaparak tekrar şehre yönelir. Fakat tahmin edilemeyeceği şekilde İlk hareket noktası olan yerdeki durağına gelir.
Burada da bekleme yapmadan hareket eder. Yolun sağ şeridinde yavaş seyrederek tekrar yolcu aramaya, şansını denemeye başlar. Bir süre gittikten sonra yine yolcu bulamaz.
Artık zaman ve yakıt kaybı ile sinirleri gerilir. Aramaya son vererek büyük bir hızla sol şeride geçip gaza basar. Tek yolcusuyla Akçaabat’ın yolunu tutar. Genç muavin, yolda yürüyen birkaç kişiyi görünce heyecanlanır.
Alışkanlıktan olsa gerek, minibüsün sol şeritte olduğunu ve son süratle gittiğini unutarak kapıyı açarak seslenir;
- "Haydiii… Akçaabat. Akçaaabaaatt!.. "
O an şoför, böyle bir davranışı beklemediğinden, telaşlanıyor ve kızgınlıkla azarlıyor muavini;
- "Ula ne Akçaabat’ı?.. Sol şeritten gidiyiruk!.. Yolci olsa nasil duracuk?.."
.0029- “İYİ BALIK”
Pazaryerinde yol kenarındaki seyyar tezgahında balık satan delikanlı, uzun süre satış
olmayınca sıkılıyor ve önünden geçip giden kalabalığa sesleniyor;
- "İyi balık arayan yok mi ha bu alemdeee?.." (Trabzon, 14.09.2004)
0030- “YANGIN MERDİVENİ”
Ulusal günlük gazetelerin birinde, Karadeniz bölge sayfasında bir haber;
“Trabzon’un … ilçesinde; yaptığı apartmana, gerekli ve zorunlu olduğundan dolayı bir de yangın merdiveni yaptırmış bina sahibi.. Fakat yangın merdiveninin bütünü ahşaptan!..” (Trabzon, 1998)
Bu içerik Kotbas Art Colors tarafından üretilmiştir.