Topluluk İçerisinde Sorumluluk

Bu yazımı 1995'te yazdım. Şimdi yeniden okuyunca hem benden hem de dizgiden kaynaklı ufak tefek hataları fark ederek, düzeltmeler yaptım. Bol özlü söz barındıran yazımda, sanatla ilgili kişilerin bir arada olmak durumunda oldukları zaman



Bu yazımı 1995'te yazdım. Şimdi yeniden okuyunca hem benden hem de dizgiden kaynaklı ufak tefek hataları fark ederek, düzeltmeler yaptım. Bol özlü söz barındıran yazımda, sanatla ilgili kişilerin bir arada olmak durumunda oldukları zaman üzerlerindeki sorumlulukların neler olduğundan ve nasıl davranmaları gerektiğinden söz ettim. 

İyi okumalar!

Topluluk İçerisinde Sorumluluk

İnsanın toplumsal varlık oluşundan yola çıkarak onun günlük yaşamında katıldığı çeşitli topluluk, dernek, cemiyet vb. gibi gruplar içerisindeki çalışmaları  esnasında gösterdiği olumlu-olumsuz bir takım davranışları vardır.


Çeşitli faaliyet yürüten bu söz konusu ortamlarda bulunan insan zorla değil, gönüllü olarak o toplulukta bulunmaktadır. O gruba katılımını özgür iradesiyle, sevgisiyle, yüreğiyle gerçekleştirilmiştir.

Muammer KOTBAŞ "Bay Niko" rolünde..
Trabzon Sanat Tiyatrosu (TST) 'Belâ' oyunu. (25 Nisan 1998)

Avcılığı seviyorsa avcılar derneğine üye olur ve çalışmalarını daha organize bir şekilde sürdürür. Gazeteciyse yine aynı şekilde cemiyetine üye olmak ister ki, hem haklarını daha iyi savunabilsin hem de çalışmalarını düzenli yürütebilsin. 
Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Sanatla ilgili bir toplulukta bulunan insanların çok daha farklı düşünüş ve davranış biçimine sahip olmaları gerekmektedir. Çünkü sanatın içinde olan ve sanat yapan insanların önce kendine, sonra topluma kazandırması gereken çok şey vardır. 


"Bir sanatçı değişik aşamalardan geçerek olgunlaşıyor."

İnsan (sanatçı) kendini iyi yetiştiremezse, başkalarına verebileceği iyi şeyleri de olmaz. İyi yetiştirmenin bir yolu da Woody ALLEN'in şu sözünden geçmektedir:
"İnsanın kendi varlığını gözlemleyebilmek için önce kayıtsız görünüp, sonra birden fırlayarak odanın karşı köşesine atılması, kendine oradan bakması gerekir".

Bireysel yapılan sanat dallarında kişi (sanatçı) üretim aşamasında kendisiyle baş başadır. Onlar, uğraştıkları sanat dalını temsil eden dernek, cemiyet veya vakıflarda eğer isterlerse yer alırlar.

Muammer KOTBAŞ "Bay Niko" rolünde..
Trabzon Sanat Tiyatrosu (TST) 'Belâ' oyunu. (25 Nisan 1998)

Kolektif sanat tiyatro

Fakat kolektif yapılan (sunulan) sanat dallarında durum daha baştan farklılıklar arz etmektedir. Bunlardan birisi de tiyatrodur. hele bu sanatı amatör grup yapıyorsa, yapan kişilere daha çok ve zor görevler düşmektedir. Onlar bir çok şeyin üstesinden gelmek durumunda ve zorundadırlar.

GOETHE'nin şu sözünü dikkate almakta yarar var: "Zorunluluğun büyüğü insanı yüceltir, küçüğü alçaltır". Bu nedenle "Tiyatro yapıyorum" diyebilen her amatör, Haluk Şevket ATASEVEN'in şu sözüne kendilerini adapte edebilmelidirler: "Tiyatro sanatı sahneden çok önce drama sanatıdır, yani yaşam bilincini ve yaşam duygusunu geliştirmeye yönelik insanbilimsel uğraştır".


Düşünsel çatışma ve insan doğası

İnsanların en az iki kişi ve daha fazla bulundukları topluluklarda mutlaka düşünsel çatışma olacaktır. İnsan doğasında var olan bir şey bu. İnsanları, fabrikadan üretip çıkmış bir ürün gibi birbirinin benzeri yapmak doğa kanunlarına aykırı.

Ancak şu gerçek vardır ki, hangi nedenle olursa olsun bir araya gelen birden fazla insanın ne için bir araya geldikleri sorusunu kendilerine sorup, öncelikle bunun ve sorumluluğun bilincinde olmaları gerekmektedir.

"Her insanın birbirinden öğreneceği  bir şeyler vardır mutlaka". Çünkü her insan farklı aile ortamından, kültürlerden, farklı çevrede yetişmiş olduklarından, her olaya karşı bakış açıları da farklı olacaktır.


Birbirinden farklı 52'lik İskambil bütünü oluşturur

Bu önemli noktada birliktelikte organize olunursa, topluluk amacına ulaşır. İskambilin 52 kağıtlık destesinin her birinin üzerinde farklı rakam - şekiller var ve işlevleri farklı. Fakat bir arada 52'lik desteyi (bütünü) oluşturmaktadır. İnsanların birlikteliğinde de farklılıklar olmalı, amma bu, topluluk içerisinde birlikteliği bozmayacak bir yüzdelik oranında bulunmalıdır.

Aksi takdirde Benjamin FRANKLIN'in "Arabanın en bozuk tekerleği en fazla gıcırdar" cümlesinde olduğu gibi gruptan çatlak sesler yükselir. 

"Bir zincirin gücü en zayıf halkası kadardır". O topluluğun gücü de sorumsuz bir veya birkaç kişi yüzünden kötü duruma düşmeye mahkumdur.

Şu hatayı hey yapıyor insanımız; Başkalarını en acımasızca eleştirebiliyor ve O kişide gördüğü eksikliği eleştirirken, aynı eksikliğin kendinde olduğunu ya da olabileceğini fark etmiyor.

Ünlü Alman şair ve yazarı Johann Wolfgang von GOETHE'nin 1789'da söylediği şu özlü söz ne kadar da anlamlıdır: "
"Yanında eleştirici bir dost varsa, insan çok daha çabuk ilerler".


GOETHE, yaşadığı deneyimlerden yola çıkarak, "İnsanların bize uyum sağlamalarını istemek büyük bir deliliktir. Ben bunu hiç yapmadım. İnsanı hep, incelemeye ve özelliklerini tanımaya çalıştığım bağımsız bir birey olarak gördüm, amma sempati beklemedim. Bu sayede her insanla geçinmeyi becerdim. Çeşitli karakterler hakkında bilgi ve hayatta gerekli beceriklilik de yalnızca böyle elde edilebilir." demesi de insanı sevmenin ve anlamanın güzel bir yolunu gösteriyor bize.

Topluluk ortamında bulunan insanların birbirlerine tahammül edebilmelerini de şu özlü sözde açıklayayım: "Gerçek anlamda birbirini tamamlamak, başkalarının farklılığına tahammül ederken, hiçbir sıkıntı duymamaktır".

(Toplum dergisi-Trabzon. Mart / Nisan 1995)



Bu içerik Kotbas Art Colors tarafından üretilmiştir.
Daha yeni Daha eski