◾ "Bir anlam gelse ne varsa alıp gitse.." (Özdemir ASAF)
◾ Montesquieu, yazılarını okutmak için verdiği arkadaşına şöyle demişti: "Sen, şimdi bu yazıları, birkaç saat içinde okuyup bitireceksin. Fakat seni temin ederim ki, bunlar bana saçlarımı ağartacak kadar uzun ve yorucu bir çalışmaya mal oldu."
◾ "Ah şu entelektüellerin üç milimetrelik iris aralığından beynin içine tüm bilgileri aktarmak için sarf ettikleri bitip tükenmeyen çabalar..." (Sigmund FREUD)
◾ "Zeki insanlar genellikle daha az arkadaşa sahiptir çünkü derinlikleri, sıradan sohbetleri sığ bulmalarına neden olur. Onlar için arkadaşlık, kalite meselesidir, miktar değil. #KaliteliArkadaşlık #azveözarkadaşlık " (Levent BULUT)
◾ "Düşlenebilecek en iyi hayatı yaşadım. Ben de bu güzel hayatı fotoğraf çekerek dostlarıma sundum. Onların beklentisi olan görüntüleri gerçekleştirdim. Biliyor musunuz, ben fotoğraf çekmem, fotoğraflar beni esir alır". (Lartique-Henri)
◾ "Sanatçı kelimesiyle çok oynanıyor. Ticarileştiriliyor artık. Benim kafamdaki sanatçı bağımsız bir yaratıcıdır, böyle olduğu için de doğası devrimcidir. Dünyaya doğallığı, insanı göstermelidir sanatçı. Zulüm rejimlerinin baskısı olmadan açlığa, savaşa maruz kalmadan..."
Şili'de askeri darbe olduğunda ünlü stadyuma götürülenler arasındaydı. Bu sözün sahibi: Victor JARA!..
Askeri yönetim, stadyumdan onun cesedinin çıktığını düşündü, ama stadyumdan çıkan sadece JARA'nın cesedi değil, son saatlerinde bestelediği yeni bir şarkıydı da:
Şili Stadyumu
Kan madalyadır onlara
Katliam kahramanlık gösterisi
İstediğin dünya bu mu Tanrım?
Ne kaldı geriye şimdi o zulüm ve kan yollarından? Acılar, gözaltında kaybolanlar, gözü yaşlı analar ve onların çilesini anlatan Victor JARA sürüngenlerin yerinde ise yeller esiyor. Şili halkının yakıcı soluğunu duyuran bu şarkılar, içinde yaşadığımız şu kan ve gözyaşı ortamında içimizi ısıtıyor." (Victor JARA, "Ölümsüz Şarkı", Türkçesi: Adnan ÖZER, Parantez Yayınları, s.96)(Aktüel Kitap, 184. sayfasından alınmıştır)
◾ Portekiz Diktatörü SALAZAR'ın son yıllarıdır. Lizbon kentinin yöneticileri gelir, "Sayın SALAZAR," der, "Kentte çelikten bir köprü yaptıracağız. Sizin adınızı da köprünün üzerine kazıyalım ki ebediyen silinmesin."
"Siz deli misiniz," der SALAZAR, "Ben yakında öleceğim, adımı silmek isteyeceksiniz. Kazırsanız silemezsiniz. En iyisi adımı bir plakete yazıp köprüye vidalayın. Çıkarmak sorun olmaz."
Tahmin edebileceğiniz gibi, SALAZAR'ın ölümünden sonra ilk yapılan işlerden birisi köprünün adını değiştirmek ve o plaketin vidalarını sökmek oldu.
◾ Fransız edebiyatçısı Alexander DUMA, gençken çok ateşli ve daha 17-18 yaşlarında büyük tarihi romanlar yazmak hevesinde imiş. Bir gün seyrettiği bir tiyatro piyesinin yazarı ile tanışmış ve bu yaşlı zata istediklerini söyleyerek ondan akıl sormuş, üstadın cevabı şu olmuş:
"Genç adam! Önce dol ki sonra taşabilesin!"
◾ "Her sanat gibi, müziğin de bir iletisi vardır ve duygular yoluyla akla seslenir. Ancak öteki sanatlardan farklı olarak tınılarla 'konuştuğu' için, başka deyişle iletisini tınılarla bildirdiği için onun bu yanı kolay anlaşılmaz, sadece duygulara seslendiği sanılır. Müzik eğitimi almamış olan kimse, akıl etkinliği hiç işe karışamayacağı için müziğin iletisine ve içerdiği sanatsal değerlere kapalı kalır. Bu durumda müzik ya da işitilen ama dinlenmeyen kuru gürültü."
◾ Daha güneş doğmadan okula giden çocukları gördüm. Zombi gibi yürüyorlardı.
Azcık güldüreyim diye
- "Gecenin bu saatinde dışarda ne işiniz var la?" dedim.
Grubun fırlaması
- "Bu saatte açık tek mekan okul abi!.." dedi.
Cevap bile veremedim. Sessizce uzaklaşıp ekmeğimi almaya gittim. (Müslüm ALTINAR)
(Foto: Muammer KOTBAŞ, 2012) |
◾ "Güzellik, aydınlık ve karanlık kadar görecelidir. Böylece, güzel bir kadın yoktur, hiç yoktur, çünkü hala çok daha güzel bir kadının ortaya çıkmayacağından asla emin olamazsınız ve ilkinin sözde güzelliğini tamamen utandırırsınız." (Paul KLEE)
◾ "İnsanlığın kurtuluşu, henüz biyolojik olarak pek azını kullandıkları beyinlerinin tamamından yararlanmalarını öğrenmelerinde saklıdır." (Koestler)
◾ (…) Kendi yaşamında başarılı olamayan Yarbay Verşi'nin varoluş sorununu şöyle ortaya koyar ÇEHOV: "Bana kalırsa, bu dünya yüzünde her şey yavaş yavaş değişmek zorundadır; hatta bizim gözümüzün önünde de bu değişim oluyor.. İki yüz, üç yüz belki de bin yıl sonra yeryüzündeki yaşam bizim yaşayamadığımız kadar yeni ve mutlu olacaktır. Biz tabi ki göremeyeceğiz böyle bir yaşamı ama biz böyle bir yaşamın gelmesi için yaşıyoruz, çalışıyoruz ve acı çekiyoruz: İlerinin bu mutlu yaşamını biz yaratıyoruz, işte varoluşumuzun nedeni de budur. Hatta bizim mutluluğumuz da budur, diyebiliriz."
Bu sözlere Maşa hafifçe gülümser, O'na neden güldüğü sorulur. "Bilmiyorum" diye yanıtlar Maşa, "Sabahtan beri gülüyorum!.."
Bu Sitede yayımlanan yazı ve görsellerin fikri sorumluluğu eser sahiplerine aittir
Etiketler
Beğendim