Şimdiki adı "Süper Lig" olan, o zamanlar "1. Futbol Ligi" adıyla futbol maçlarının oynandığı dönemde, eğer Trabzonspor iç saha maçı varsa, o hafta sonu İstanbul'dan Milliyet Gazetesinden mutlaka bir spor yazarı Trabzon'a gelirdi. Bu gazetecilerden Türkiye Spor Yazarları Derneği başkanlığı da yapmış olan spor yazarı Atila GÖKÇE sıkça
Şimdiki adı "Süper Lig" olan, o zamanlar "1. Futbol Ligi" adıyla futbol maçlarının oynandığı dönemde, eğer Trabzonspor iç saha maçı varsa, o hafta sonu İstanbul'dan Milliyet Gazetesinden mutlaka bir spor yazarı Trabzon'a gelirdi. Bu gazetecilerden Türkiye Spor Yazarları Derneği başkanlığı da yapmış olan spor yazarı Atila GÖKÇE sıkça gelenlerdendi.
Spor yazarı maç günü otelinden stada giderek maçı seyreder, notlarını alır ve maç sonrası gazetenin bürosuna gelirdi. İşte o andan itibaren büyük bir heyecan ve hareketlenme başlardı. Gazeteci arkadaşlarımızın çektiği fotoğraflar ve spor yazarının notları İstanbul'daki gazete merkezine gönderilmek (baskıya yetiştirilmek) üzere hazırlanırdı.
Bu Pazar, bir eski bir anı ile yakın geçmişe bir yolculuk yapacağız. Hemen başlayalım..
Malum hafta sonları spor karşılaşmaları ağırlıkta. Özellikle de futbol. Bu konu ile ilgili geçmişten birçok anekdot ve anılarım var. Şimdi anlatacaklarım, günümüze oranla, o eski günlerin teknolojisiyle işler nasıl yürüyordu, bir bakalım.
Trabzon'dan İstanbul'a fotoğrafın yolculuğu ..
Trabzon'da bulunduğum 1980'li yıllarda hem karikatürle hem de basınla iç içeydim. Zamanımın bir bölümü Milliyet Gazetesi Trabzon Bürosu'nda geçerdi. Gazeteci arkadaşlarımızla bir arada olmak, yerel medya ve ulusal basınla bir arada olmak demekti.
Şimdiki adı "Süper Lig" olan, o zamanlar "1. Futbol Ligi" adıyla futbol maçlarının oynandığı dönemde, eğer Trabzonspor'un iç saha maçı varsa, o hafta sonu İstanbul'dan birçok gazeteci Trabzon'a gelirdi. Milliyet Gazetesinden de, Türkiye Spor Yazarları Derneği başkanlığı da yapmış olan spor yazarı Atila GÖKÇE sıkça gelenlerdendi.
Spor yazarları maç saatine yakın otellerinden çıkıp stada giderek maçı seyreder, notlarını alır ve maç sonrası gazetelerinin bürolarına gelirlerdi. İşte o andan itibaren büyük bir heyecan ve hareketlenme başlardı. Gazeteci arkadaşlarımızın çektiği fotoğraflar ve spor yazarının notları İstanbul'daki gazete merkezine gönderilmek (baskıya yetiştirilmek) üzere hazırlanırdı.
Spor yazarının almış olduğu notlar köşe yazısı olarak tamamlanınca, Fax ile bugünkü kadar hızlı olmasa da, fotoğrafa göre daha erken karşı tarafa hemen gönderilirdi. Fakat fotoğrafları göndermek o kadar kolay olmazdı.
Fotoğrafın gönderilme öyküsü de kısaca şöyle..
Muhabirin çektiği siyah-beyaz fotoğraflar, negatif film olarak büronun "karanlık oda" denilen bölümünde, ışıksız bir ortamda (sadece çok hafif bir kırmızı ışık altında) fotoğraf makinesinden çıkarılır. İçinde özel ilaçlı su bulunan bir kapta negatifler banyo edilir. Kurutulan negatifler üzerinde, iyi olan ve yayımlanması düşünülen enstantane kareler, Agrandisör denilen mercekli cihaza takılarak, alttaki fotoğraf kartına yansıtılırdı.
"Karanlık Oda"da negatif filmden karta basılmış siyah-beyaz fotoğraflarımdan.. Karikatürcü dostlarımızdan Adnan TAÇ (sağ üstte) ve Sönmez YANARDAĞ (orta fotoğraf) |
Karta basılan fotoğraf karesi karta basıldıktan sonra tekrar bir özel ilaçla yıkanıp kurutulduktan sonra gönderilmeye hazır hale gelmiş oluyordu. Bundan sonra yapılacak iş, fotoğraf kartının Fax fotoğraf gönderme makinesindeki silindirine sarılıp kenarlarından bantla tutturulması.
Hazır olan gönderme işleminin başlaması için, karşı taraf (İstanbul) telefonla aranıp, faxın gönderime hazır olduğunun bildirilmesi gerekiyor. Bu da halledilince start veriliyor ve belli bir desibelde makinenin çıkardığı ses eşliğinde rulo dönmeye başlıyor.
Rulo döndükçe, üzerindeki fotoğrafı tarayan bir çubuk (ibre), fotoğraf kartındaki görüntüyü baştan sona tarıyor. Her taradığı bölüm aynı anda karşı tarafın faxındaki boş fotoğraf kartında belirmeye başlıyor. Her bir fotoğraf için bu işlemi tekrarlamak gerekiyordu. Her bir işlem de 15 ila 30 dakika arasında sürmekteydi.
Bütün bu gün boyu süren tatlı heyecan ve koşuşturma, maç yazısı ve fotoğrafların İstanbul'daki gazete merkezinin spor bölümüne iletildikten sonra, temsilcilik bürosunun işi şimdilik bitmiş oluyordu. Bundan sonrası, gazetenin sayfasının hazırlanıp rotatiflerin son sürat dönerek gazeteyi sabahın erken saatlerinden itibaren dağıtıma ve dolayısıyla okuyucuya yetiştirmekti.
Günümüzde elimizdeki cihazlar ve teknoloji ile saniyeler içinde dünyayı aynı anda kucaklayabiliyoruz. Hem de her alanda.. Bundan sonra daha hangi boyutlara ve hıza ulaşacağımızı zaman içinde görecek insanlık.. 💖
Neden İllüstrasyonlarım Taslak? >
Bu içerik Kotbas Art Colors tarafından üretilmiştir.