Fark Ettim Ki, Rafları Seyrediyorum Markette

Fark Ettim Ki, Rafları Seyrediyorum Markette


İhtiyacım olan 1 ekmeği alıp çıkmam gerekiyordu. Şimdilik başka bir gereksinimim yoktu. Fakat bir an duraksadım. Aklıma, Almanya'da bir işçinin söyledikleri geldi. 

"Biz" diyordu, "Çocuklarla markete girdiğimizde, hiç bir ürünün fiyatına bakmayız. Canımız ne çekerse onu sepete atarız. Bu konuda çocukları görseniz.. ne görürlerse dolduruyorlar sepete.."

"Markette.."
(Taslak İllüstrasyon: Muammer KOTBAŞ, 12.11.2019)

Ürünlerinin üzerindeki fiyatların "Euro", "Dolar" ya da "Sterlin" olduğu bir marketin raflarını seyretmeyi çok isterdim. 

Böyle bir yerde zengin çeşitliliğin seyir keyfi, rahat alım gücünün keyfiyle birleşeceğinden, mutluluğun ulaşacağı zirveyi sadece tahmin edebilirim, ancak anlatamam sanırım.


Önceleri gıda ihtiyaçlarımız için gittiğim marketten alışveriş yaparken, 'abur cubur' almak konusunda endişe duymadan seçimimi yapar, sepete atardım.. Bunu bütçeye göre ayarlamaya çalışarak yine de fazla açılmazdım. Bu sayede işin bu bölümünde, benim kontrol ederek yönlendirebildiğim bir düzenlilik, kararlılık vardı.

"İstediğin gibi alamamak." İşte bu önemli bir problemdi. 

Peki ya şimdi?.. "İstediğin gibi alamamak!.." İşte bu önemli bir problemdi. O düzenlilik günlerinden daha da kötü bir durum. Daha da gün yüzüne çıkan bir problem. 

"Göz"
(Taslak İllüstrasyon: Muammer KOTBAŞ, 20.08.2022)

Gücü elinde bulunduran oyuncuların; nasıl göstermek istiyorlarsa öyle gösterdikleri gerçeklerin, despotizmle kararttıkları ortamında bir tutam ışığın hayalini kurar olduk. Karanlığı yok edecek olanın da o bir damla ışığın umuduydu.

Pandemi bitti market kapanma saati değişmedi..

Geçtiğimiz günlerin birinde yine marketteydim. Ekmek alacaktım sadece... İlk girdiğim markette ekmek kalmamıştı. Yakındaki diğerine gittim, orada da yoktu.. Marketlerin kapatma saati de gelmekteydi. Yakınlarda ekmek alabileceğim yer yoktu. Uzaktaki bir başka markete gitmek için de zaman yoktu. 


Pandemi öncesi 22:00 olan marketlerin kapanma saati, COVID-19 önlemleri (!) gerekçe gösterilerek 21:00'a çekilmişti. Pandemi neredeyse bitmiş olmasına karşın kapanış 21:00 olarak sabit kaldı. Neden ısrarla bu uygulamanın esnetilmediği konusunda net bir fikrim yok. Kararda ısrar edilmesini anlamsız buluyorum.

Kapanış saatinin neden erken uygulandığı konusundaki ısrarlara yanıt aradığımı aklımdan geçirirken, bir yandan da ne yapacağıma dair kararımı bir an önce vermeliydim. Bu noktada tercihimi (zorunlu olarak), daha kaliteli sayılabilecek poşetli bir ekmek çeşidinden yana kullandım.. Fiyatı: 11 TL.  


Almanya'da bir işçinin söyledikleri..

İhtiyacım olan 1 ekmeği alıp çıkmam gerekiyordu. Şimdilik başka bir gereksinimim yoktu. Fakat bir an duraksadım. Aklıma, Almanya'da bir işçinin söyledikleri geldi. "Biz" diyordu, "çocuklarla markete girdiğimizde, hiç bir ürünün fiyatına bakmayız. Canımız ne çekerse onu sepete atarız. Bu konuda çocukları görseniz.. Ne görürlerse dolduruyorlar sepete. Hiç birimizin "Kasada ödemede ne ile karşılaşacağız?" gibi bir soru, kaygı ve endişesi olmadan ödemeyi yapıp çıkıyoruz. Tüm bu alışverişimiz, sıradan bir günün basit bir ayrıntısı."

(Muammer KOTBAŞ, 2012)

Yani diyor ki; 'paranın alım gücü var'.. 'enflasyon hissedilmiyor bile'.. 'devlet yurttaşını her konuda destekliyor'.. 'istediğimiz zaman tatilimizi yapabiliyoruz'.. 'hem de sadece ülkenin şehirleri değil, komşu ülkeleri de çok ucuza gezebiliyoruz'.. 

Özet olarak da diyor ki; 'Böyle bir tablo içinde yaşarken, market gibi yaşamın zorunlu gereksinimlerinin karşılandığı rutin bir olayın lafı mı olur!.. Olursa zaten güçlü ve sosyal devletten söz edilebilir mi!..'


Söyledikleri çok önemli ve değerliydi. Bu düşünceler bende doping etkisi yarattı. Marketten hemen çıkmaktan vazgeçtim. Kendimi o Almanya'daki işçinin yerine koydum. Yüzüme bir rahatlama, gülümseme geldi. Daha dik bir pozisyon aldım. "Hiç bozma!" dedim kendime. Ağır ağır attım ilk adımımı. Yürümeye başladım. "Başka ne alabilirim?" yerine "Başka ne alsam?" özgür sorusuyla salınarak gezinmeyi sürdürdüm.  

Fiyat etiketine gidiyor göz ucum..

Bu rahatlığımın, market iç kameralarına yansıması da ayrıca keyif vericiydi. Açık açık o kadar rahat görünüyordum yani.. Bunu taçlandırmanın adımı ise, raflardan alacağım ürünler olacaktı. 

Oysa her baktığım rafta almam gereken, almayı arzu ettiğim bir çok şey çarpıyor gözüme.. Ürünü gördüğüm anda bütün o Almanya hayali yerle bir oluyor, kendi despotik ve karanlık gerçeğim sarsıyor beni. Alıp alamayacağımı anlamak için kaçınılmaz olarak fiyat etiketine gidiyor göz ucum.. Alamayacağım zaten baştan belli. Fakat bunu kameralara yine de yansıtmamak için biraz önceki takındığım rahatlığımı inadına korumaya çalışıyorum. 


Böylece bir kaç dakika daha, "alamayan (dar gelirli-yoksul) yurttaş" görüntüsü vermemek için hiç bir reaksiyon göstermiyorum. Hatta biraz da "Ekonomik kriz mi? Enflasyon mu? Hadi canım!.. Kim diyor. Yok öyle bir şey!" bakışı atıyorum göz göze olduğum raftaki irili ufaklı ürünlere. 

Vücut dilimi, mim sanatı pandomime endeksledim..

Ardından, "Yok, vazgeçtim.. Şimdi almıyorum.. Daha sonra bakarım!.." bakışına terfi ediyorum, vücut dilimi, mim sanatı pandomime endeksleyerek. 
Madem ki ekmek dışında bir şey şimdilik almayacağım, aynı rahatlıkta kasaya yöneliyorum. Takındığım bütün o 'Alman işçi rahatlığını' yavaş yavaş, deri değiştirir gibi atıyorum üzerimden. İstemsizce şu gerçek giydiriyor kendini üzerime; madem fiyat etiketleri çok kat ileride ve her şey benim bütçeme göre seyirlik duruyor raflarda, o halde içeride fazla kalmanın bir anlamı yok!.. 

(Muammer KOTBAŞ, 2012)

"Zengin kalkışı" yaparcasına seri adımlarla yöneldiğim kasada ekmeğin ücretini ödeyip çıkıyorum marketten...

Sahnede rolümü bitirmiş kulise dönmüştüm..

Bir kaç metre uzaklaştıktan sonra, sahnede rolümü bitirmiş kulise dönmüş oyuncu olarak normale (kendime) dönüyorum. Biraz ezik hissediyorum kendimi. Ancak yarın yine markette almam gereken bir ihtiyacım olacağı için ve yoksul- dar gelirli yurttaş kimliğimi market dışında bırakıp normal yurttaş gibi içeri gireceğim için, ezik hislerimin daha fazla aşama kaydetmesine izin vermiyorum.

Uzun bir süre daha, zorunlu yaşam gereksinmelerim için marketlere yapacağım ziyaretlerin, (Alman işçiyi kıskandıracak mı bilemem) turistik formda gerçekleşeceğinin garantisi ile evin yolunu tutuyorum..💖


Bu içerik Kotbas Art Colors tarafından üretilmiştir.

Art Colors

Sanatın renklerine dair..

Yorum Gönder

İlginize teşekkür ederiz!

Daha yeni Daha eski