Yaşanmış fıkra gibi olaylardan derlediğim "Cumartesi Fıkraları"na yer vermeye bu hafta da devam ediyorum..
Anlatacaklarımdan bazıları, benim doğrudan tanık olduğum, yaşadığım olaylardır.. Bazıları da basından, TV ve Radyolardan not aldığım ilginçlikleri yansıtıyor. Fakat ne yazık ki bazı olaylar mizahi gibi gözükse de özünde acı ve hüzün barındırmaktadır.
Cumartesi Fıkraları - 9
Yaşanmış fıkra gibi olaylardan derlediğim "Cumartesi Fıkraları"na bu hafta da yer vermeye devam ediyorum.
Anlatacaklarımdan bazıları, benim doğrudan tanık olduğum, yaşadığım olaylardır.. Bazıları da basından, TV ve Radyolardan not aldığım ilginçlikleri yansıtıyor. Fakat ne yazık ki bazı olaylar mizahi gibi gözükse de özünde acı ve hüzün barındırmaktadır.
Hadi başlayalım hemen!..
ZURNA
Ramazan ayının beşinci gecesi.. Saat sabahın 03:00'ı.. Dışarıdan gelen gürültüye baktığımızda, 2 davulcu 1 zurnacı görüyoruz.Davulcunun biri çalıyor diğeri yedek olsa gerek, çalmıyor bekliyor. Çalan yorulunda devam edecek diye tahmin ediyoruz. Zurnacı ise hiç susmadan aletin çıkardığı tiz sesle gecenin sessizliğini bağrından hançerleyip parçalıyor...
Ne diye peki?
Onlara sorsam, yanıtları vardı ama kendime sordum, hiç bir yanıt, mantık, gelenek kalınına oturtamadım.
(Not: 29 günlük o ramazanda sadece 1 gece görüp, seslerini duyabildik. Daha uğramadılar. Ancak ay sonu para toplamaya geldiler) (05 Eylül 2008)
SAHUR SERVİSİ
Yine 2008'in ramazan ayında bir gece, davul sesinin çok hızlı geçip gittiğini duyduğumda hemen sokağa baktım. Gördüğüm manzara, geleneksel oruç ayı ramazanın, bozuk ekonominin de etkisiyle nasıl şekil değiştirdiğiydi. Bir pikap arabanoın açık olan arka bölümünde oturmuş davulcu.. Ve ha gayret vuruyor tokmağı davula.. Sadece vuruyor hızlı hızlı. Ritim yok gibi. Otomobil de, 'daha dolaşacak çok yer var' mantığı ile hafiften gaza basmış, dolaşıyor sokakları.. Daha kısa sürede daha çok yerde çalabilmek davulu.. Tek gaye bu.
(NOT: Bu çalgıcı arkadaşlar da yalnızca 1 gece gözüktüler ramazan ayı boyunca ve değişmeyen son; ay sonu hasılatını almaya gelmeyi aksatmadılar) (Eylül 2008)
DAHA ÖNCESİNDEN
İki ayağı da engelli olan ve koltuk değnekleri ile yürüyebilen bir arkadaşımız, bu engeliyle ilgili sürekli şu soruyla karşılaşmaktan yakınır:
-"Doğuştan mı, sonradan mı oldu?"
-"Doğuştan mı, sonradan mı oldu?"
Arkadaşımız bu soruya her seferinde çok sinirlenmektedir. Bu nedenle soranlara anında ve beklemedikleri şekilde karşılığını verir.
Yine bir gün bir kişi benzer soruyu sorar;
- "Doğuştan mı?"
Arkadaşımız hemen yanıtlar:
- "Daha öncesinden!.."
KÜT KÜT
,Bir bankanın ATM cihazı önü.. Akşam üzeri saat 18:00 suları.. Haliyle banka kapalıdır. Bir hesap sahibi kişi hesabının bakiyesine bakmak ister.
Cihaza kartını sokmaya çalışır fakat kart girmez. Uğraşır, zorlar.. çıkarıp tekrar takmayı dener, olmaz. Kart, girmesi gereken yuvaya girmiyordur. Makine ekranında herhangi bir arıza belirtisi de yoktur. Her şey normal gözükmektedir.
Kartını takmayı yeniden deneyecekken, banka içinden makineye 'küt küt' diye vurulan bir ses gelir. Kart sahibi duraklar, şaşırır hemen toparlanır. Yan tarafta camdan banka içine bakar. Karanlıkta güvenlik görevlisinin, kapaklarını açmış olduğu makine ile uğraştığını görür.
Bu kez O da dışarıdan cama 'küt küt' diye vurur ve yüksek sesle içeriye sesini duyurmaya çalışır;
- "Çağ gelişti, teknoloji gelişti.. Bir uyarı yazısı koymak zor değil! Böyle mi olur uyarı!.." diyerek tepkisini gösterir ve işini halledemeden uzaklaşır oradan.
- "Çağ gelişti, teknoloji gelişti.. Bir uyarı yazısı koymak zor değil! Böyle mi olur uyarı!.." diyerek tepkisini gösterir ve işini halledemeden uzaklaşır oradan.
ACİL SERVİS
Rize'de yaralanmalı bir hastanın, Trabzon'daki Farabi Hastanesine sevk edileceği, hastane acil servisine bildirilir. Olayı duyan hasta yakınları ile çevresi büyük panik ve telaş içindedir. O telaşla minibüslere doluşarak Trabzon'a doğru yola çıkarlar.
Hastane acil servisi önünde sağlık ekipleri hazırdır. Hızla gelen ve tıka basa dolu ilk minibüsten hasta yakınları iner. Sağlık ekipleri hastanın bir sonraki minibüste olduğunu düşünerek hasta yakınlarıyla birlikte arkadan gelen minibüse odaklanırlar.
Ancak hasta onda da yoktur. İnenler de hasta yakınlarıdır. Artan kalabalık, bu şekilde dolu gelen, içinde hasta olmayan bir kaç minibüsten inenlerle daha da kalabalık hale gelir.
Olayın aslı bir süre sonra anlaşılır.
Yaralı hasta aslında Rize'dedir. Eş, dost, tanıdıkları o karmaşada minibüslere doluşarak hastanenin yolunu tutarken, yaralıyı Rize'de unutmuşlardır. Her yola çıkan, yaralının diğer araçta olduğunu düşünerek, hasta olmadan komşu il Trabzon'daki hastaneye gitmişlerdir.
Gerçek anlaşılınca da telaşlı hasta yakınları Rize'nin yolunu tutarlar.
KUYRUK
- "Telefonları kaldırın!.. Sıralara razıyız!.."
Sadece bir talebini dile getirmesine rağmen, 'Başbakan'a bağırdı' diye polis tarafından coplanmaktan kurtulamadı. (03.06.2007, Basından)
ADRESİ BULMAK
Cep telefonsuz önceki yıllardan bir olay..
Dönemin televizyon programlarıyla seyircinin irtibatının sabit telefonlar ya da mektupla sağlandığı günler. Anadolu'nun bir yerinden bir yurttaş, Kanal 7 televizyonuna bir mektup göndermiş.
Mektubu, "Türüt Şov" programında ekranda gördüğü müzik icra eden bir kişiye yazmıştır. İçinde yazdıklarını öğrenemedik, bilemiyoruz. Belki özel bir istekte bulunmuştur.
Ancak, mektubu gönderdiği kişinin adını soyadını öğrenememiş olmasına rağmen, mektup gönderme isteğinden vazgeçmemiş. Kendince çözüm olarak gördüğü 'nokta atışı' olduğunu düşündüğü adresi oluşturarak mektubunu hazırlamış. Bu dirençle mektubun ulaşmama riskini de ortadan kaldırdığını düşünmüştür.
Zarf üzerindeki mektup adresi şöyledir;
Sayın Türüt Şov programında,
Kemençe sanatçısı olan Sayın Hüseyin ERBAŞ
beyefendinin yanında oturan
Kemençe sanatçısı olan beyefendiye bu mektubu
vermenizi rica ederiz.
Otakçılar Cad. No.5
Kanal 7 Televizyonu
Eyüp / İstanbul
Mektup, televizyon adresine ulaşmıştır fakat adı bilinmeyen kemençe sanatçısı beyefendiye ulaşmış olma olasılığını oldukça zayıf görüyoruz. Çünkü sözü edilen beyefendi, bir sonraki programda yer almıyor olabilir.
Yaşanmış ilginç, trajik ve trajikomik durumlar...
DİŞ
ARI
TOZ
"Gevrek simiiit!.." diye bağırdığında bir müşteri gelince, eline giydiği (içine elini soktuğu) naylonla simidi tutarak müşteriye veriyor.
Yani; bu satıcı elini tozdan koruyor, ve çıplak elini simide değdirmeden müşterisine veriyor. Fakat toz ve mikroplar öylece simitte duruyor haliyle. (Kızılay-Ankara, 24 Mart 2004)
TÜKÜRÜK
Yaşlı büfeci beyefendi, para üstünü vermek üzere sayarak çekmeceden topladığı banknot (kağıt) paraları, parmaklarının arasında düzeltti ve tekrar saymak üzere hazırlık yaptı. Paraları tek tek ve doğru sayabilmek için kuru olan parmak uçlarını ıslatması gerektiğini düşünmüş olmalı ki, herkesin gözü önünde parmaklarına tükürerek sayma işlemini gerçekleştirdi. Ardından da müşterisi olan kadına verdi.
Ve bunları yaparken o kadar kendinden emin ve doğaldı ki!.. (2001)
DÜŞÜŞ
GRİP
KUMBARA
DOLU
Bir süre sonra durum anlaşılır.. Hastanede boş yatak olmadığından, hasta ambulansta tedavi edilmektedir. Bu kaza için çağrıldığında ise bu şekilde gitmek zorunda kalmıştır. (Basından-13 Aralık 2003)
Bu içerik Kotbas Art Colors tarafından üretilmiştir.