Cumartesi Fıkraları - 7

Anlatacaklarımdan bazıları, benim birebir tanık olduğum, yaşadığım olaylardır.. Bazıları da yakın akraba ve dost çevremden derlediklerimden oluşuyor. Anlatılardaki yaşanmışlıkların en önemli özelliği, günlük konuşma ve diyalogları olması


Cumartesi Fıkraları - 7

Yaşanmış fıkra gibi olayları "Cumartesi Fıkraları" başlığı altında size anlatmaya devam ediyorum.

Bu dizi bünyesindeki olayların bir çoğu Trabzon'da 1990'lı yıllarda ve 2000'li yılların ilk 10 yılında yaşanmıştır. TV'lerden ve basından derlenmiş yaşanmış olaylara da aralarında yer verdim.


Anlatacaklarımdan bazıları, benim doğrudan tanık olduğum, yaşadığım olaylardır.. Bazıları da yakın akraba ve dost çevremden derlediklerimden oluşuyor. 

Anlatılardaki yaşanmışlıkların en önemli özelliği, günlük konuşma dili ve diyalogları olması, zorlama olmaması ve doğal olmasıdır. Dolayısıyla ortaya esprili, fıkra gibi anekdotlar çıkmaktadır. 

Ancak bu noktadaki etken olan faktör şu ki, diyalogların yaşandığı anın, sıradan günlük konuşma anları olması ötesinde, aşağıda sıraladığım gibi, sevimli-sempatik birer fıkra tadında olduğunun ayrımına varabilmektir. Buradaki derlemeler işte bu ayrımın farkında olarak ortaya çıkmıştır. 

O halde hadi başlayalım hemen!..


0061- “OYNAMAK İÇİN”
Ganita Çay Bahçesi, güzel ve güneşli bir havada kalabalıktır. Herkes açık havada Çay içmekte, müzik dinlemekte ve sohbet etmektedir. Üç arkadaş ise kapalı bölüme gelip, çay bahçesi garsonuna sorarlar;
- "Oynamak için satranç var mı?" (Trabzon, 2003)

0062- “TAM MI?”
 Bir genç delikanlı, yolda bir adama saati sorar;
- “Saat kaç?
- “Beş (5)”
- “Tam mı?
- “Evet!” (Trabzon, 26 Aralık 2003)

0063- “JÖLE”
 Bisikletle gezen iki genç erkekten biri, kızları görünce hayıflanıyor;
- “Tüh be! Hep de jöle sürmediğim zamanlarda çıkıyor kızlar karşıma!
 (Trabzon, 21 Haziran 2004)

0064- “TEPKİ” 
Türkiye Kupası final maçını Show Tv canlı yayınla ekrana getirir. Fakat maç bitimiyle yayını bitirir ve kupayı 7. Kez kazanan Trabzonspor’un kupa alma törenini yayınlamaz. 
Bu duruma öncelikle Trabzon’daki taraftarlar tepki gösterirler. Şehir merkezindeki Atatürk Alanı’ndaki bir esnaf da bu tepkisini şöyle bir yazıyla dile getirir;

 "TRABZONLU
 TRB.SPORLU
 ŞOHV. T.V. YE
 TEPKİNİ GÖSTER"
(Trabzon, 06 Mayıs 2004)

0065- “HARİÇ”
Show TV’nin Türkiye Kupası final maçını naklen yayınlayıp maç sonrası kupa seremonisini 
göstermemesi, kupa şampiyonu Trabzonspor taraftarlarından tepki almıştı. 
Bu tepki sonraki günlerde Trabzon şehrini sarmış olsa da, taraftarların bir bölümünün aynı TV kanalında beğeniyle seyrettiği ‘Kurtlar Vadisi’ isimli haftalık dizi film yayınlanmaktadır. 

İkilemde kalan taraftarlar, bu durumu yansıtan tepkilerini bu kez sokaklara astıkları yazıyla dile getirirler:

TRABZONLU VE 
TRABZONSPORLU
SHOW TV
SEYRETMEZ
(KURTLAR VADİSİ HARİÇ)
(Trabzon, 12.05.2004)

0066- “VAY ANASINI YAA!”
Rize’den yayın yapan Kaçkar TV’nin sağlıkla ilgili programında, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) görevlisi Dr. Ali BAKİ stüdyo konuğudur ve fareler üzerinde yapılan deneyi 
anlatır;
- “… Radyasyon verilen farelerden; çay içirilenler, içirilmeyenlere göre daha uzun yaşamışlar.”

Bu söyleneni inanılmaz olarak değerlendiren yaşlı program sunucusu adam, kendini tutamayarak;
- “Vay anasını yaa!.. “ diyerek hayretini canlı yayında dile getirir. (Ocak, 2005)

0067- “RADYO SESİ”

Sahilde gezinirken, yaşlı bir adamın karşıdan yaklaştığını gördüm. Bir de hafiften bir radyo sesi duyuyordum. Ancak etrafta radyo ve sesine dair hiçbir belirti yoktu.  Adam yaklaştıkça radyo sesi de yaklaşmakta. Fakat adamın elinde bir radyo yoktur. Yanımdan geçene kadar bu sırrı çözemedim. 

Geçip giderken arkasından baktığımda sesin nereden geldiğinin gizemi de çözülmüştü. Transistörlü radyoyu ensesine yerleştirmişti. 3D karikatür gibi bir sahneydi.  
Radyo gayet güzel yerleştirilmişti. O günün teknolojisinde Walkman, radyolu cep telefonları, iPhone gibi cihazların varlığına karşılık, böyle bir pratik çözüm üretmişti bu Amca!..
(Trabzon, 16 Haziran 2005)

0068- ‘EV’
 CNN TURK tv’nin ‘5N 1K’ programı sunucusu, Mısır’ın başkenti Kahire’de çevirmen aracılığıyla, ‘Mezar Evler’de yaşayan yoksullardan birine soruyor;
- "Eviniz burası mı?"
- "Bizim hiç evimiz olmadıki!.. Burada yaşıyoruz." (02.03.2007, CNN TURK TV)

0069- “TAMİR’
Denizli’nin Sarayköy ilçesinde, işleri durgun giden bir oto lastik tamircisi, bu duruma çözüm bulmak amacıyla, bir gecede ilçedeki 300 otomobilin lastiklerini şiş ile delerek patlatır. Fakat istediği, beklediği sonuca ulaşmasına fırsat olmadan sabaha karşı suçüstü yakalanıp hapse atılır. 

Dolayısıyla ilçede lastik tamir işleri açılmış, patlak lastiklerin tamir işi diğer meslektaşlarına kalmıştır.
Böylece planı işe yaramayan 'uyanık' tamirci hem işinden hem özgürlüğünden olmuştur. (20.10.2006, TV haber bültenlerinden)

Bu da beni hüzünlendiren trajikomik bir fıkra gibi olaydır:

0070- ‘TAYİN’
Kars’ın Kağızman ilçesinde halk bir protesto gösterisi yapar. Nedeni ilçenin Dahiliye uzmanı olan Dr. Mesut ŞAHİN’in tayininin başka yere çıkmış olması ve ilçeden gidecek olmasıydı. 

İlçe halkının doktorun bu tayini için "Gitmesin!" diyerek tepkisini dile getirdiği protestonun özelliği; doktorun, ilçenin ilk Dahiliye Uzmanı olmasıydı.
(07.04.2007, Basından)

 

Bu içerik Kotbas Art Colors tarafından üretilmiştir.
Daha yeni Daha eski