Mart 2013'de bir karikatürüm; Trabzon merkezde ve ilçelerindeki, Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı okulların (*) kantin ve benzeri görünür yerlerine asılarak, kalıcı olacak şekilde kullanılmaya başlanmıştı.
Yıl 1971.. Ortaokul dönemlerim. Pek de farkında olmadan karikatür çizmeye, komik tipler karalayarak arkadaşlarımı güldürmeye başladığım dönemler. Sıkıldığım bazı derslerde yaptığım bu çizimlere yanımdaki arkadaşlarım gülüyor, onlar güldükçe diğerleri merak edip, bakınca onlar da kendilerini tutamayıp gizlice gülüyordu. Gülüşmeler bir uğultu şeklinde sınıfa yayıldığında öğretmenimizin de dikkatini çekmeye başlıyordu.
Muammer KOTBAŞ
(Son Güncelleme, 24 Mayıs 2013, Cuma)
Mart 2013'de bir karikatürüm; Trabzon merkezde ve ilçelerindeki, Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı okulların(*) kantin ve benzeri görünür yerlerine asılarak, kalıcı olacak şekilde kullanılmaya başlanmıştı.
Söz konusu karikatürümün seçilmesinin nedeni; işlediği konu açısından öğrencileri bilgilendireceğinin düşünülmüş olmasıydı. 'Obezite' ile ilgili çok sevindiğim ve gurur duyduğum bu olayın bu noktaya gelmesinde emeği ve katkısı olan Trabzon Valisi Sayın Dr. Recep KIZILCIK, Trabzon İl Milli Eğitim Müdürü Sayın Tamer KIRBAÇ ve Trabzon Sanatevi Derneği Başkanı Sayın Adnan TAÇ'a öncelikle çok teşekkür ederim.
Buraya kadar yaşananlar onur verici bir gerçeğin yansıması. Bir de bunun arka yüzü var ki, yukarıdaki gerçekle birleştiğinde az da olsa dramatik bir öykü çıkarıyor karşımıza. Yani benim öykümü.
Şimdi gelelim bu yaşadığım öyküye.
Eserimin duvarları süslediği o okullardan ikisi, yıllar önce benim de öğrencisi olduğum okullardı.
'Sınıfın Huzurunu Bozmak!'
Yıl 1971.. Ortaokul dönemlerim. Pek de farkında olmadan karikatür çizmeye, komik tipler karalayarak arkadaşlarımı güldürmeye başladığım dönemler. Sıkıldığım bazı derslerde yaptığım bu çizimlere yanımdaki arkadaşlarım gülüyor, onlar güldükçe diğerleri merak edip, bakınca onlar da kendilerini tutamayıp gizlice gülüyordu. Gülüşmeler bir uğultu şeklinde sınıfa yayıldığında öğretmenimizin de dikkatini çekmeye başlıyordu. Bu durum, aynı öğretmenimizin bir kaç dersinde yaşandı: Önce küçük uyarılarla gürültümüzü bastırmaya çalışan öğretmenimiz, bunun faydasız olduğunu anladığı bir defasında faturayı bana kesmişti ve dersten kovmuştu.
Çünkü ben ayrıca; bu öğretmenimizin, ağzında kamufle ettiği sakızıyla derse girmesi ve ders anlatırken kontrol edemeyip sakızı çiğnemesine de gülerdim. Hem öğrenci arkadaşları güldürüp hem öğretmenin durumuna gülmek fazlasıyla dikkat dağıtıcı oluyordu. Ve sonunda bir dersinde azarlandım bir başka dersinde ise, dersi yarıda kesip 'Huzuru bozduğum' gerekçesiyle sınıftan dışarı çıkmamı söyleyerek kovulmuştum.
'Mizah Köşesi'
Yıl 1979.. Lise son sınıftayım. Mezun olmamıza iki ( 2 ) ay kalmış. Mizahi yazılar yazan bir arkadaşımla koridordaki önemli günler ve haftalar için eğitici-bilgilendirici amaçlı kullanılan panomuzda ortak bir 'Mizah Köşesi' oluşturma fikri doğdu.
Bir (1) aylık çalışma sonunda 'Köşe' için yazı ve çizimlerimiz hazırdı. Panodan sorumlu öğretmenimize, ders esnasında durumu açıklayıp dokümanları gösterdik. Kısa bir inceleme sonrası, bize onay vereceğini beklerken; O, içinde şarap geçen bir mizahi şiiri baz alarak 'Olmaz! Bunları panoya koyamayız!' dedi. Söz konusu şiiri çıkaracağımızı söylememize rağmen kararını değiştirmedi.
Oysa yazıp çizdiklerimizde kimseyi rahatsız edecek, incitecek hiç bir unsur yoktu. Sadece öğrenci espirilerinin yer aldığı eğlendirici, hoş vakit geçirici eserlerdi.
Onca zaman emek verip ürettiklerimizle kalakalmıştık. Arkadaşlarımız da beklenti içindeydi. Bu etki altında ertesi gün, izni vermeyen öğretmenimizin şehir dışında olduğunu ve o günkü iki (2) dersinin boş geçeceğini öğrendik. O ders saati geldiğinde ise planımızı uyguladık.
Herkes sınıflarında derste iken ben ve arkadaşım; koridordaki panonun üzerinde bulunan 'Turizm Haftası' ile ilgili dokümanları toplayıp yerine 'Mizah Köşesi' malzemelerini yerleştirdik. Ardından ilk ders arası (teneffüs) zilinin çalmasını heyecanla bekledik. Zil çaldığında panonun önü öylesine kalabalık olmuştu ki, esprilere gülen öğrenciler, içeri giriş zilini duyamıyor, nöbetçi öğretmen tarafından uyarılarak sınıflarına gönderilebiliyorlardı.
'İdareden İsteniyorsunuz'
Bu durumdan çok memnun olmuştuk. Emeğimizin karşılığı olarak düşünüyorduk. Bu gururla ikinci ders arasında da aynı görüntülerin yaşanmasına sevinmiştik. Bir sonraki aranın ders zili çalar çalmaz, sınıfımız kapısı açıldı. Nöbetçi öğrenci elindeki kağıttan iki isim okudu.
Müdür tarafından çağrıldığımızı bildiren 'İdareden isteniyorsunuz!' sözüyle neşemiz kaçmıştı. Bizlerdik. Bulunmamız zor olmamıştı, panoda 'Hazırlayanlar' bölümüne adımızı yazmıştık zaten. 'Mizah köşesi'nin öğrenciler tarafından bu denli ilgi görmesi, sanırım nöbetçi öğretmenin dikkatini çekmiş ve pano ile ilgili araştırma yapıldığında da izinsiz yerleştirildiği fark edilince, gerekli işlemi (!) yapma girişiminde bulunulmuş.
'Pırlanta Gibi Çocuklar!'
Nöbetçi öğrenci eşliğinde Müdür odasının önünde beklemeye başladık. Ders arası bitmiş herkes sınıflarına girmişti. Müdürümüzün, görüşmek üzere bizi beklediği yine nöbetçi öğrenciyle bize iletildi. İçeri girdik. Müdür ayakta ama eğilmiş büyük bir masada çalışır pozisyondaydı. Kafasını çevirip bize baktı. Aniden doğruldu 'Ben kimleri bekliyordum, karşıma pırlanta gibi çocuklar gelmiş!'
Bu cümle bizi rahatlatmıştı. Bizden olayı anlatmamızı istemişti. Haksızlığa uğradığımız duygusuyla anlattık her şeyi tüm açıklığıyla. 'Sokaklarda anarşi yaşanırken, insanlar birbirini öldürürken, biz bu karanlık ortama mizah sanatı ile farklı bir ışık sunalım istedik!..' Anlayışla karşılayan müdürümüz, bilimden, sanattan, Oxford'dan bir sohbetle uğurlarken bizi; 'Öğretmenleriniz de sizinle görüşecek. Şimdi onların yanına gidin!' diyerek gönderdi.
'Engizisyon Mahkemesi!'
Girdiğimiz odada 6 - 7 öğretmen oturmuş, yüzlerinde sert bir ifade ile karışık kızgınlıkla karşıladılar bizi. Neden böyle bir şey yaptığımızı sordular. Müdüre anlattıklarımızı tekrarladık. Ama bu hiç bir şeyi değiştirmedi. Hakkımızda disiplin işlemi yapacaklarını da belirttiler. Malzemelerimize el koydukları halde oradan ayrılıp sınıfımıza dönerken, bu şekilde davranış görmek beni sonsuz derecede üzmüş, bir o kadar da kızdırmıştı.
'Bir Gün Öyle Bir Duruma Geleceğim Ki!..'
O gün; üzerimde patlama noktasına gelen kızgınlığımla orada söz verdim kendi kendime... 'Bir gün öyle bir duruma geleceğim, öyle bir insan olacağım ki, adımı karikatür tarihine yazdırıp sizleri utandıracağım!'
Yarım kalmış karikatür sevincimi hep taşıdım o günden sonra inadına. Disiplin cezası almamıştık ama gördüğümüz değersizleştirmeyle, bende açılan onur kırıcı yaranın izi hiç bir zaman silinmemişti.
İşte o gün verdiğim sözün ardında ben karikatür rüzgarında hala savrulmaktayım. Çok sevdiğim karikatürle iyi ki böyle içiçe olmuşum.
Nereden nereye!.. İlk olaydan 42, lisedeki olaydan 34 yıl sonra bu iki okulla birlikte Trabzon ve ilçelerinde Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı bütün okullarda, bir karikatürüm çocuklar için eğitim amaçlı olarak kullanılmaya başladı.
Karikatür çizdiğim için azarlandığım, dışlandığım bu iki okulun duvarlarını şimdi yine benim karikatürlerim süslüyor... Kim bilir kaç öğrenci o karikatürden etkilenip sanata ve 'insan' olmaya daha duyarlı geçiş yapacaktır.
Gelinen Nokta
Bugün dünyanın her yerinde çizdiklerim sergileniyor, ödül alıyor, albümlere giriyor, basında yayımlanıyor... Etkinliklerde yer alıyor, karikatürü seven genç insanlarla paylaşıyorum deneyimlerimi. Ben bu noktadayken, aşağılandığım okulumda da iyi gelişmeler oluyor.
Geçmişte dışlandığım o söz konusu okulda şimdi, bir teneffüste HORON folklörüne zaman ayrılıyor örneğin.. Öğretmen ve öğrenciler birlikte. İşte Basında yer alan haberden alıntılar;
"Öğrenciler 'horon tepmek için' teneffüsleri iple çekiyor Okul bahçesinde bir araya gelen öğrenci ve öğretmenler hep birlikte horon tepiyor."
Horon etkinliği ile ilgili okul Müdürü ve öğrencilerinin söyledikleri:
"Bunun bir sınırlaması yok. Öğretmenler Kurulu'nda karar alınan bir etkinliktir. Hiç bir öğrenci çıkmadığı taktirde ancak kaldırılabilir. Ama öğrencilerimiz yoğun bir katılım gösteriyorlar. Çok da güzel oluyor. Bunun diğer okullara da örnek olmasını diliyoruz."
Öğrenciler, "Çok güzel bir etkinlik. Teneffüsler arasında stres atıyoruz. Derslerimizi daha iyi çalışıyoruz ve daha başarılı oluyoruz. Blok ders yaptığımız için uzun derslerin ardından horon oynamak bizi rahatlatıyor. Bunun sonunda da derse neşeli olarak giriyoruz."
Terör ve Anarşi Yılları
1970'li yılların ikinci yarısı.. O dönem sokaklar kardeş kavgasından kan gölüne dönmüş. Birbirinden farklı görüşte insanlar birbirlerinin yolunu kesiyor, hesap soruyorlardı. Geceleri sokağa çıkmak tehlikeliydi. TV tek kanal, yayın siyah-beyaz, sinemalar popülerdi.
GIRGIR mizah dergisinin ilk yıllarıydı. Ben henüz karikatürün tarama ucu ile çizildiğini bilmiyordum. Sonradan dergiden öğrenmiş fakat bulup satın alamamıştım. İlk tarama ucuna 2 yıl sonra ulaşabilmiştim. Ve ilk karikatürüm de iki yıl sonra yayımlanmıştı.
Olmasaydı Bunlar...
Sanatla ilgilenen bir birey olarak; öğretmenlerimden ve ailemden (özellikle babamdan) yüreklendirici bir ilgi görmediğim gibi, aksine cezalandırıldım hep. Yine de bu serüvenimi bitirmedim. Bütün bunları anlatan bir de kısa film yaptık kuzenimle. (Seyretmek isteyenler için bağlantı aşağıdadır.).
Olmasaydı bu olumsuzluklar, eminim ki daha iyi yerlerde olacaktım. E, şimdi ben ne diyeyim size ey benim o zamanki güzel öğretmenlerim, sevgili ailem!..
Keşke olumlu yaklaşabilseydiniz! 💖
-(Hakkımda/KotbasArtColors-Blog)
-('Gelecek'-Kısa Film/Youtube)
Bu içerik Kotbas Art Colors tarafından üretilmiştir.